4
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
3443
Okunma

Benim de yıllarım üçyüz altmış beş gündü
Haftalarım yedi, aylarım otuz gün çekerdi
Günleri yirmi,dört saat yaşardım alabildiğine
Güneşlerim sabah seherlerinde doğar
Akşamları sererdi son ışıklarını ufuklarıma
Gün gözlerimi öperek vedalaşırdı gündüzlerimden
Lacivert zamanlarım başlardı
Yıldızlar parlardı, dolunayın eteklerinde
Yıldızlar okşardı saçlarımı
Samanyolu gülücükler gönderirdi
İpekten mendiller içerisinde sımsıcak...
Ta ki sen
Soğuk bir kış gecesinde
Dudaklarında gül yaprağı öpücükler
Göğsünde gelincik tomurcukları
Saçlarında köyümün yağmur kokuları
O şiir gözlerinde dünyamin ışıkları
Dilinde sevda nağmeleri
öyle bir geldin ki
Savurdun köyümün yağmur kokularını
Takvimlerden gelene kadar...
Zamanlarım senin avuçlarında mı şimdi
Nedir bu her gece?
Yıldızların benden kaçışları
Ayımın geceden saklanışları
Dünyamin dönmeyişleri
Şöyle;
Dolunaylarımı eteklerinde gizleyen
Yıldızlarımı ceplerinde saklayan
Güneşimin önüne perde çeken
Sen misin?
Senin ellerin mi durdurdu saatlerimi
Yüreğimde amansız her gece kan döken
Akreple, yelkovanın savaşlarını sen mi başlattın
Ne den akşamlarım, sabaha varmaz
Sabahlarım, akşamları ne den bulmaz
Nedenlerim o kadar çoğaldki küstüm
Her şeye kırgın ve küsüm
Çok çektim açılardan
Yoruldum
inanın birazda kırıldım
Neye mi?
Yorulmadığım, küsmediğim bir şey kalmadıki
Şu yalan dünyada .
Yorum_FUNDA SAĞLAM_
ŞİİR YARALI_34