14
Yorum
25
Beğeni
0,0
Puan
1640
Okunma

yatırıp soğuk taşlara geçmişimi
kızıl kıyametler kustum bugünüme
ne alacağım kaldı dünümden
ne de vereceğim geleceğime
dedim kendime
ve sustum içime zehir zıkkım…
üç boyutlu bir filmin
kırmızı burunlu palyaçosuyum nicedir
sağım, solum, önüm, arkam sobe
neredesin ey özgürlük?
hani bilmesem sevmeyi
ve sevmeyi bilmesem
sıkışabilirdim ben de
hayatın mozaik taşlarının arasına
ama sevgisizlikten örülen bir duvara
uymuyor sevginin taşları
yalan oluyor her seferinde
benim kurmak istediğim evin
buz mavisi rüyaları
denizin dalgaları vuruyor her gün
kaya gibi duran kalbime
ve her seferinde
hırçınlığıyla inceltiyor
aşındırıyor o kayayı
kan ter içinde uyanıyorum
sorgusuz kabuslardan
çocuk cesetlerini kefenliyorum gözlerimde
ve bir ağıt yükseliyor
beynimin derinliklerinden ki
naklen ,anne ve babalar orkestrası
göçebe bir acının
sürgün filizlerini topluyor ellerimiz
yerle göğün arasında
bir adaletsizlik fırtınası
ki kaidesi bozuk yağmurların
kuraklığa değil
berekete yağıyor inatla
dağlar var uzanamadığımız
uzanıp da eteklerinde yatamadığımız
rüzgarlanamadığımız güne karşı
geceden mahpus güneşimiz biliriz
biliriz de gücenmeyiz, gocunmayız
yine de dikeriz o dağların doruğuna
tanıdığımız ve bildiğimiz
tek bayrağı
umudun bayrağını
dalgalansın diye yarınlara
inançla…
12:30/27.09.2014/Sev_tap