0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1358
Okunma

ellerimde geçmişin taşınmaz sıcaklığı var
soğumuş
örtündüğüm battaniyeden çıkan ayaklarım
şalımın açık bıraktığı kulaklarım
üşüyor
bir boş sandalyesin karşımda
şiltesi soluk ve yıpranmış
elyapımı eski bir dantel örtüsün masamda
çiçekleri ve yaprakları birbirine karışmış
bir ölüm yalınlığı doğrulturken
ektiğin ağaçların bükük dallarını
bana bir iç kanaması
her yaprağın kıpırdanışı
bütün bu kapılar krişler ve pencereler
hep bir zayıf vaktimi beklerler
ve sanki sen gelmişsin gibi seslenirler
alışamadım rüzgárın beni aldatmasına
beyazı döküldü yaslandığımız korkulukların
ışımıyor artık kapının önü geceleri
üzerinden geçtiğim yolluk gibi kapkara dört yanım
ayaklarımda yorgunluğu var yolların
gözlerimde geçmişin aydınlatmayan ışığı var
kararıyor
her gün baktığım resmindeki gülüşün
her gün hatırladığım ilk öpüşün
azalıyor
ellerimde geçmişin taşınmaz sıcaklığı var
soğumuş
sensiz kalan kalbim
üşüyor