3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1653
Okunma
esmer, yenik, mağrur ve mahzun aşiret çocuklarına eylüldane..
U’ bağlaçlı bir şeyler söylemek istiyor canım
ama en çokta susmak
bilsen nasıl yetimim..
ne kadar götürmüşüm seni
ve ne kadar pörsümüş ruhum ruhunda sürüklenirken
yoldur....
ya da ne kadar bırakmışsın ne kadar tüketmişsin bizi
sürüklenen ruh değil anlarsın
çünkü o hiç bir yerde
sürüklenen alındır ve alın patika bir kader çizgisi
bir yolcuyla konuşacak ve söylediklerine zeyl olacak kadar delisin
yine de bilirsin ki yol en çok adamın içinden geçer.
ve bir çocuk zeyl olanda sürüye
zeylin zeylidir rüzgar.
gülümse çünkü yoldur;
_____camda kalır ve soğuk bir anne bakışı olur boynun
_____yoldur; akarsın sanki sen...
/ bir iki üç dört..
dilim körebedir benim
ve hep rakamları tuhaf sanışım.. /
rakam halkıma rakımı çağrıştırır
bunu en iyi şoförlük yapanları bilir
evvel batındır ve zahirdir ahir
elleri minnacık bir ay geçer içimizden ve tutulur bahis
tutulur her şey. çünkü ayrılık başlamıştır.
rakamlar tuhaf değilmiş oysa
bir yerin girişinde nufusu ve rakımı yazılıysa şehirdir
yazılmıyorsa kasaba
her ikiside yazılıyorsa bilirsin işte
bütün rakamlar içinde sürgün ve gönülsüz bir eylül
bir kadına sarılmak elleri ölü bir çocuğa sarılmaktan zordur
( yanılıyor muyum..)
yanılganım be çocuk
bu yüzden tutulur nutkum
ve sırf bu yüzden
yayılgan bir bahre zoraki dökülürüm
kadınlar sarılmak için her zaman meridyenin dışında ve çok enlem
boylama gelince zaten boydan boya zoraki sevişme
_____yüzüne hiçbirşey vuramam çünkü rayiha rüzgarda gelir ve rüzgarla gider
_____yanık bir ten gül kurutur yanlızlığına
gönüllüyüm
gönlüm var halden bilene
halden bilen yoldan da anlar sabahın en köründe
hammal adamların hışmını da
hışım dediğin de dediğin yanılgandır
ve bazı şeyler donuk rüzgarlarla kalmış
şimdi yüzümü yüzüne vurdum ya
çok mide krampı ve nutuk tutulması
dedim ya dilim körebe...
dilim diyorum sızlıyor göbek bağım
göbegim kısa kesilmişse ilk anam acımıştır gerisi yalan
karga eylülde gelir
(titi değil) allah her mevsimde
ikisi de öngürülmezdir
anama küsüm hala
çok sigara içtim, başım ağrıyor çok nevrotik ve mütebessimim..
anam demem anneme oysa böyle kırılgan olmasam
mahdut bir ülkenin karnında külleniyor her sözüm
henüz göbeğim yok dilimdeki bağlacın acısından
acıdan
göbek bağım kısa kesildi diyedir boyumun kısalığı
rayiha yanıktan yayılırsa güzeldir;
her yanığa güzel diyen zaten esirdir
ne yanılgı..!
enlem-boylam meselesi değil; derin dağlar kadar
anne dedim ya içimde bir dağ kesin intihar eder
sonrası örgü saç göz nuru ve hırka: yangından kalan..
çünkü uçurtmamız tellere takılanda
yırtık güzel durur ruhumuzda:
kadir biliriz..
leyldir ve top oynamak yasaktır
küçük gövdelerde güzel durur yırtık; anam alnımda al bir iz
ve dahi teller sosyalist
şifa niyetinedir hilal altı kaş yarılmaları:
topun ağzındaydık oysa ardındayken:
hep karanlık hep gecedir
ve çocukluğumuzdan arta kalan üretim fazlası
hilal altı yasaktır ve ana öldürür
şimdi ölüm ne kadarda numarası silik bir formadır..
teller hep yırtılandı
ve tel kadayıfı hep en iyi benim döktüğüm doğruydu
samed yalancıydı
çünkü o hilal altı vücut yapardı
bilirsin küçüklerin kasları varsa tellere daha çok takılır
ve teller kaslara yapışır
telden hilal altı kaslara yapışma anı yapışır ve kalır
o yüzden şifo mehmet ve maradona hep çocuk hep
silik ne çok ben..
bir de sahi çocukken benim soyadım neydi unuttum
en çok ben koştururdum oysa metruk kilise yollarında
kilisi bilmezdi silik çocukluğum o vakitler
henüz samed yalancı değildi ve de asker
ve forma nedir nerden yırtılır bilmezdim
daha büyük yırtıkları onarmakla meşgüldü annem
tel örülür mü ki hiç çocukluğa; örülmez..
hırka anne örgüsüydü ve henüz hiç bir sevgiliye tanık değildi
tellere bir tek üveyikler takılrdı bir de arasıra titiler..
titiler... titiler....
ömrümün samed görmemiş tarafıydı titi dediğim
çünkü kendine yetmezdi o vakitler ömrüm
kendine yetmezlerime kazak örerdi annem
babamsa hep bir silgi artığıydı yanlışlarıma..
yeterdi kendine
o silik şimdi alnımda değil
değil....
silgi beresisin alnımda
samedse hala iri ve hala yetiyor kendisine
hilal altı yasaklayan ve ölmekle tehdit eden analar
allah düşürmeye hazırlardı bir akla bir çocuğa
bir allaha birde çocuğa
şimdi nevroz ve çocuk allahla baş başa dişdişedir yanık bağrımda..
anneler kolay ölmezmiş oysa
bitek bunu bilseydim bitek bunu..
çok kas yapar ve yeterdim allahla başbaşa kalmış çocukların mavi mavi gözlerine
analar da kolay ölürmüş çocuk
şimdi bunu öğrendim ve küsüm tüm tehditkar kaslara ve yıldırma çabalarına
söylesene şimdi çocuk kaslarımı hangi anda hibe edeyim
hangi toprağı hangi elimle eşeleyeyim
allaha yakın ve zerre kadar şefkati olmayan hangi ana
zerre kadar yumuşamaz zerre kadar mavi değil gözleri
çok tehditkar bir anneye küserek başladı belki bu ialhi hikaye...
bak çocuk!
allahın bir öyküsü var mutlaka yoksa durup dururken allah olunmaz
ve durup durup kaslarımda erimez tüm şeylerim
şey dediysem soluna dönme bilesin nki ağlarım
sobe sobe sobe...
dedim ya dilim körebe...
daha ne diyem sana madem allahın bir öyküsü var dedik
bu öyküde kırıntıdır artık her şey
_____şimdi susuyorum
_____annesine küskünürken ağlamaktan korkan dağ esintili delikanlı yanına yaslananı
_____ve terk ediyorum bir metropol kızının şaşkın yüz ifadesine ömrünü hibe eden
______mağrur yalnız -hazin bir esaret hikayesini anımsatan- aşiret çocuklarını
nasıl istersen öyle kal orda
ana işte anla
’çocuk bilmez..sade bekler..’ dediğini duyar gibiyim
ne çok yırtıldı kazağımız ve ne çok yenildik tel örgülere
ne çok bekledik
bekledik...
bu kadar içrek olmasaydı sesimiz ve allahımız
işimiz hep rast gidecekti..
belki de kaslarımız olacaktı
beklemek düşmüş bize çocuk!
beklemek!
yılma nolur ağlamaya devam et
ve ’titi’ler her öykümüzde hep bilerek unutulacaktı..
yoldur;
en çok gidenle
ve gitmek sen gidince..
5.0
100% (7)