1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1606
Okunma

Her gelen yıl
Geçen yıldan
Çok daha fazla yanmakta
Umut yakılmakta
Ki;
Soğuk ikramlar gerek eylül başında
Belki bir limonata
Ya da en güzeli
Buz gibi tatlı bir su
Susuzluğa mahkûm edilmiş dağlara
Hakkımı asla helal etmediğim
Ve etmeyeceğim bir topluluk varsa
Onlarda savaşın
Doyumsuz karcılarıdır.
Ki;
Hala küllenmiş kor körükleniyor
Tam da yüreğinin orta yerinde
Can damarında
Çatırdamakta olan yer kabuğundan
Hala ateşler yükseliyor
Ki, sevgi karaborsada
Ki; yirmi birinci yüzyılda
Geçmiş yüzyıllardan bu yana
İşe yarar bir yıldız konmamıştır daha
İnsanoğlunun omzuna
Ki;
Henüz belleklerden silinmemiş iken
Korkunun tozu dumanı
Hiroşima üstüne
Hiroşima olmamalı
Hançer saplanmamalı
Beyaz güvercinin kanatlarına
Aysar ayaklara bırakmamalı kendini
Güz gülleri kadar çekingen
“Bir adım ileri, iki adım geri”
Nasıl anımsatmaz Vladimir’den kaptığım
O koca deyimleri
Alıp karanlık suratlara çarpa bilmeli
Dobra dobra
Ve öyle ki;
Yaşadıklarımız
Filizlendikçe içimizde
Üşütmek istemediğimiz barışı
Ve yer kürenin her bir karışı
Soğuk ikramlara boğulmalı
Sadece bir günde olsa
Bir eylülde hiç değilse
Demem o ki;
Atmak gerekli
Atın sırtından attığı gibi
Utangaçlığı bir kenara
Haykırmak barışı
Aldırış etmeden sistemin
Hor görüp aşağılamasına
Ki gereken
Bir bardak limonata
Buz gibi tatlı su
Susuzluktan çatlamış dudaklara
Velev ki;
Aman vermesin tüm namlular
Barut kokusu sarsın dünyayı
Henüz takvimden silinmemiştir
Senede bir gün de olsa biir eylül var
Kan değil kırmızı yanaklı olmalı
Ki; elma şekeri de yemeli
Dünyadaki bütün çocuklar
5.0
100% (2)