4
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1724
Okunma

(bana da anlattılar aynı yalanı, beyaz atlı prensi sonra hiç kırılmadan yenebilen uzun makarnayı birde sonsuza dek mutlu yaşayanları..)
yalınayak ve parçalarımı toparlamaya çalışarak koşturduğum sokaklar
ağlamamak için öfkeden incittiğim kapılar bilir inandım,
nasıl inandım , öyle inandım
bir gün mutlakalar , ahh güzelim ver bakayım elini
ne de güzelsin maşallahlı falcı güzellemeleriyle
zaten sen daha iyilerine layıksın ahkamları verdiklerinde,
daha iyisi dediklerini halı altına süpürmüş olma ihtimalimi yok sayarak
üç elmanın gökten düşeceğine dair o müthiş bilinçsizlikle
yahu sen sırala işte ne derlerse öyle inandım
henüz ben bile bilmiyorken adını, seni kahve telvelerinde arandım
papatya falları , klişe acılar ve her gidenin ardından bu da değildi zaten kibriyle
dağıldıkça topladım
parçalandıkça yapıştırdım
inanmış olmanın haklı sevinci dağıtılıyordu her gün doğumu yüzüme
bütün organize kimliğim, kandırmışlığım kendimi
sonra söylenen yalanlar
ne anlatmak istediğimi anladığını biliyor oluşum
ve artık kahve telvesinde adının baş harfini bulmuşluğum...
aaa A çıktı kız ,
diyen komşu ablanın telveden bana çıkarttığı hazine
bak bir daha söylüyorum evde bulunmalı kahve
silip süpürüyor bazen satır arası yalnızlıkları..
ve aslında biliyor musun
biliyordum
altı çizili kitaplarda, ve kırmadan yemeyi başaramasam da uzun makarna da,
tanrı tarafından karikatürize edilmiş hayatımda ,
gelmişi geçmişi dahil uleyn narasıyla ,
seni seviyordum...
( beyaz atı olmayan , sonsuz mutlu ve bana kırılmış uzun makarna pişirebileceğine inandığım adama...)
5.0
100% (6)