1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
721
Okunma
Biz Kargın’ın yukarı düzünde
Toprak evlerde yaşardık
Tarhana kuruturken damın üstünde
Geceye uzanıp birlikte
Yıldızlara bakardık
Ve saklardık birbirimizi
En güvenli bir yerde
Yüreklerimizde
Sonra kağnı gıcırtılarının
Uzaktan gelen sesiyle
Sabah olduğunu anlardık
Horozlar henüz ötmeye başlarken
Yıldız dağının zirvesinden
Güneşin ilk ışıklarını avuçlardık
Kerem’i kıskandıracak temiz aşkları
Tüm yoksulluğumuzla birlikte yaşardık
Ne güzelmiş be çocukluğumuz
Çok sonra anladık
Oysa şimdi
Şehirlerin soluk yeşili
Betonlarla kaplı gri görüntüsü
Ve puslu
Ve soğuk havasından
Güçlükle nefes alarak
Ve klor kokulu musluklarından
Kanarak içemediğimiz sularından
Ve hatta içinde bulunduğumuz
Suskun ve ölü kalabalıktan soyutlanarak
Yani insan kalarak
Yaşmaya çalışıyoruz
Sanmayın eskiye özeniyorum
Yaşamayı yine çok seviyorum
Hatta bir solukluk canımın
Eskisinden daha çok kıymetini biliyorum
Ve hala yirmibirinci yüzyılda
Belki hamurumuza katılmış
Toprağın kavgasını veriyorum
Kim bilir;
“Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar çirkindir” demiş Eflatun
Olması gerekenleri dile getiriyorum.
Öyle ya!
Ben değilim ki yeşili solduran
Ben değilim ki kalabalık kaldırımlara
Asık yüzlü ve suskun insanları dolduran
Hırsız da değilim ki
Çocukların ümidini çalan
Aslında yüreğimin arzusu
Geleceğe ışınlanan
Ve yeniden güneşli günlere uzanan
Bir dünyada yaşamak istiyorum
Sadece Kargın’ın yukarı düzünde değil
Kaldırımları işgal edilmemiş şehrimde de
Yaşamak istiyorum
Çünkü seviyorum
Yeryüzünü, gökyüzünü
Suyu toprağı
Ve her bahar yeniden filizlenen yaprağı seviyorum
Suskunları değil
Özü sözü aynı yönde
Konuşan insanları seviyorum
Yaşamak istiyorum
Çok şey mi diliyorum
5.0
100% (2)