0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
762
Okunma
Dört mevsim gibidir hayat
Soğukta da donar, sıcakta yanarız
Karış karış bilirim bu toprakları
Doğuda da batıda da biz varız
Kışı çetin geçer memleketimin
Bazen kapanır yollar
Kimi bileğine güvenir
Kimini dayısı kollar
Ama eksik olmaz güller, gülüşler
Beş parmağın beşi bir mi der
Kendimize yontarız
Misal; mart gelir
Pencereden baktırır
Darağacında fidanlar
Yürek burkturur
Gaz yer, cop yer
Toma ile de sönmez ağıtlarımız
Bahar gelir, yeşillenir umutlar
Korkutamaz bizi kara bulutlar
Bir mayıslar, haziranlar,
Barışlar, kavgalar
Deli-kanla dolar damarlarımız
Yaz gelir kavurur sıcakları
Esen yelden ne de çok şey bekleriz
Canımız acıtır Temmuz yakmaları
Unutamayız sözleri sazları
Ateşe verilen semahları
Yine tazelenir yaralarımız
Ağustosta hafif hafif yel eser
Ömürden günler haftalar geçer
Eylül gelir netekim turnalar göçer
Yel kabalaşır olur fırtına
Vurur şiddetiyle gencecik dala
Bir bir dökülür yapraklarımız
Ne? Nerede? Nasıl?
Hangisi? Kim?
Çare bulunmaz gelse de Ekim
Koşuşturmakla geçer aralık kasım
Sorulmaz olur sorularımız
Zemheri dediğin bembeyaz bir kar
Ayın yirmidördü
İliklere kadar sömürü
Yetmez kan damlar
Ne toprak görünür ne de yar
Düşeriz geçim derdine
Omzumuza çöker kabanlar
Gözlerimiz uykulu, düşlerimiz cansız
Yaşam bir kelebek pupu gibi kımıldamadan durur
Bakışlarımız boş ve anlamsız
Şubat gelir cemre düşer gönüllere
İmreniriz kardelenlere, çiğdemlere
Nasıl bir döngüdür çözemeyiz hayatı
Nisan yağmuruyla eyerleriz kır atı
Sil baştan düldül olur atlar
Yeşile bezenir yeniden umutlar
Şaha kalkar imansız
5.0
100% (2)