1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
875
Okunma
Ne kadar çok yazar çizersek aşk erdemini,
Düşünmeye alışacak bir nicemiz imge boyut,
Sarmal genlerimizde rüya gezgini,
Sesten hızlı fikirlerle...
Dilimize borcunu ödeyecek tükenmez kalemler,
En turkuvaz mavimizde çiçeğe duracak asuman,
Özden öğüt,
Salkım söğüt,
İnci mercan şiirlerle.
Doğuyla batının kader bileşkesinden,
Boğaziçi’nin payına düşen manzum öyküleri,
İki kıta sahanlığında bir çelenk eyleyen
İstanbul’u,
Al yazmalım Rumeli’yle
Selvi boylum Anadolu,
Gönlümüzün aynasına
Aşk edecekler yeniden,
Dolu dolu...
İşte bu ikbal anısına,
Kil tabletlerden seslenecek çivi kayıt
Özlü dilekler,
Ceylan pöstekilerinde kozalarını delecek
Delta-iks mühürlü kelebekler…
Toprağın verdikleriyle yetinmek kadar
Eğreti hayatlara katlanmanın zorluğunu,
Duygu tellerimizin pesten tize,
Özden söze
Ve mutlaka bizden bize,
İncelen feryatlarımızla koptuğunu,
Sezgi meşrep
Daha bir özgür anlayacağız böylece...
Bu çağdaş olgunluk dönemecinde,
Gelecek nesillere kül kötürüm örnekler,
İçten kuşatmalarla saf söyleme Kerbela
Cezası topluma pay, sanal suçlu bellekler,
Ağnetten sıfır sorun açılımlar adına,
Düşlerimizi bile
Hesaba çekecekler...
Yine de tecâhül-î ârifâne
Bilmezden, görmezden geleceğiz bir süre,
Ses yalıtımlı görüntü kirlenmesini,
Boşluğu alınmamış dizelerde…
Nasıl olsa,
Usta çırak mihengi kalfalık görgüsüyle
En kemancımızın başına inecek davulun tokmağı,
Zurnanın zırt dediği her yerde…
5.0
100% (3)