1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
936
Okunma
“Altmış sekiz kuşağından günümüze .........!”
Sürekli ertelenen bayramlardı yarınlar,
Sitem kanatlarında havalanırdı hüzün;
Dağ başlarına çöken duman içimizdendi,
Farkına varamazdık candan güldüğümüzün...
Bir kavalın sesinde meleyen umutlardık,
Ezgimiz yankılansa yeşil-çam soğururdu;
Yap-boz resimlerinden beter yürek sancımız,
Aksimiz aynalara siyah-beyaz vururdu...
Gençlik heveslerimiz iğne titreşimlerle
Baş döndüren arabesk makama kurulurdu;
Moda terânelerden giydiğimiz kişilik,
Meşrebine göz kırpan yıldızdan sorulurdu...
Kirpikler harman sürse yüreğimiz düvendi,
Böyle kaç kez fır döndük aşk’ın saman yolunda;
Âtiden araklanmış Cennet avanslarını,
Şeytanlara kaptırdık o gönül toyluğunda...
Ham ervah imbiklerden süzülen hüsranları,
Pusuya düşürdükçe karşıt tez ustaları,
Alaca karanlığın izbe sokaklarında,
Albız’a çırak durdu izm’in ruh hastaları...
Ölüm, dirim bir oyun gündemin pandülünde,
Kanımız yer suvarsa kanmazdı kara toprak;
Işık ve gölgelerdik parçalanmış bütünde,
Her mevsim sonbahardı, döküldük yaprak yaprak...
Hatırlar mı Sevgili, o karambol düşleri,
Ketenpereye diyet sevdâ donukluğunu ?..!
İşitse inanır mı, sır döken aynalardan,
Bir zamanlar gerçekten Sevgili olduğunu ?..!
Alçaktan pikelerle o devrin gizlerini,
Kuş bakışı görenler şimdi sistem kankası;
Ihlamur sinelerde menekşeleri vurdu,
Altmış sekiz neslinin kırlangıç fırtınası...
Özgeleşme yolunda benliğine yabancı
Aktörün dublörüne mankurt desem del’lenir;
Hatasını anlayıp kendisi olmayana,
"Dağda deve gördün mü (?)", diye sorasım gelir...
Gençlik yıllarımızın kan’ser anılarını,
Andıkça burulurum saçma sapan bularak;
Bugünden yarınlara değişim sürecinde,
Özlemler özleşmeli, geçmişten ders alarak.
YUSUF BİLGE
5.0
100% (4)