BEN ÇİÇEĞİN YAPRAĞINDA GÖRDÜM GÜZELLİĞİ SAF VE KATIKSIZ. BİR KUŞUN KANADINDA GÖRDÜM ÖZGÜRLÜĞÜ, UÇSUZ BUCAKSIZ. BEN BULUTLARDA GÖRDÜM EN MASUM RESİMLERİ MAVİ VE BEYAZ. UÇMAK İSTEDİ GÖNLÜM KUŞ OLUP GÖKYÜZÜNE, KANADIM YOKTU. YAĞAN YAĞMURLARDA GÖRDÜM BEN GÖZYAŞLARINI, UMUTSUZCA DÜŞEN. BEN ESEN RÜZGARLARDA DUYDUM HIÇKIRIKLARI, SESSİZ DERİNDEN. BEN YERYÜZÜNDE GÖRDÜM KARA BULUTLARI, ÇALMIŞ GİBİ GECEDEN. BULMAK İSTEDİ GÖNLÜM KÜÇÜK BİR AYDINLIĞI. IŞIĞIM YOKTU. BEN İNSANLARIN RUHUNDA GÖRDÜM ÇİRKİNLİĞİN YÜZÜNÜ, MASKESİ DÜŞENLERİN. BEN BİRÇOK GÖZDE GÖRDÜM DUYGUSUZ BAKIŞLARI, HAYATA KÜSENLERİN. BİR TATLI SÖZ DUYUNCA TUTMUŞUM ELLERİNDEN, DOST DİYE DÜŞMANLARIN, BİR DOST ARADI GÖNLÜM ÇIKARSIZ VE YALANSIZ, UMUDUM YOKTU..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sayfanıza ilk geldiiğm günden beri size nasıl bir yorum yazaçağım diye düşümekten bu güne geldim ve hala karar verebllmiş değilim lütfen bu kadarıyla mutlu olunuz
YÜREĞİNE EMEĞİNE SAĞLIK
SELAM SAYGI SEVGİ SABIR VE DUA İLE ALLAH C.C EMAET OLUN
BEN ÇİÇEĞİN YAPRAĞINDA GÖRDÜM GÜZELLİĞİ SAF VE KATIKSIZ. BİR KUŞUN KANADINDA GÖRDÜM ÖZGÜRLÜĞÜ, UÇSUZ BUCAKSIZ. BEN BULUTLARDA GÖRDÜM EN MASUM RESİMLERİ MAVİ VE BEYAZ. UÇMAK İSTEDİ GÖNLÜM KUŞ OLUP GÖKYÜZÜNE, KANADIM YOKTU. YAĞAN YAĞMURLARDA GÖRDÜM BEN GÖZYAŞLARINI, UMUTSUZCA DÜŞEN. BEN ESEN RÜZGARLARDA DUYDUM HIÇKIRIKLARI, SESSİZ DERİNDEN. BEN YERYÜZÜNDE GÖRDÜM KARA BULUTLARI, ÇALMIŞ GİBİ GECEDEN. BULMAK İSTEDİ GÖNLÜM KÜÇÜK BİR AYDINLIĞI. IŞIĞIM YOKTU. BEN İNSANLARIN RUHUNDA GÖRDÜM ÇİRKİNLİĞİN YÜZÜNÜ, MASKESİ DÜŞENLERİN. BEN BİRÇOK GÖZDE GÖRDÜM DUYGUSUZ BAKIŞLARI, HAYATA KÜSENLERİN. BİR TATLI SÖZ DUYUNCA TUTMUŞUM ELLERİNDEN, DOST DİYE DÜŞMANLARIN, BİR DOST ARADI GÖNLÜM ÇIKARSIZ VE YALANSIZ, UMUDUM YOKTU..
Gülseren hanım kutlarım toprağım muhteşem dizelerdi fon da güzeldi kalemin daim olsun.
Ben gülün katresinde gördüm güzelliği Ben bir tek çocukta gördüm katkısız saflığı Ben uçan kuşta gördüm sınırsız özgürlüğü Maviliklerde vurulup düşünceye kadar Bir dost aradı gönlüm çıkarsız ve riyasız Umudum yoktu insanlık can çekişiyordu.
BAHAR HANIM, DOSTLUĞA DUYULAN HASLETİN EN GÜZEL ANLATIM BİÇİMİ, PAYLAŞIM İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM YÜREĞİNİZE SAĞLIK. SAYGILAT...
VEFASIZ DOST Günün birinde çok iyi, candan, ahde vefalı dostumun biri benden, tarih belirterek; şu tarihe kadar bir miktar borç para istemişti. Fakat dostuma parayı vermeden; “bekle geliyorum. Demiş gitmiştim. Bir iki saat gibi uzun bir müddet sonra da geri dönmüş ve dostumun ihtiyacı olan parayı; “hayırdır, ne yapacaksın, nereye harcayacaksın” sorgusunu yapmadan kendisine uzatarak; “bak dostum bana tarih belirtiyor ve bu tarihte aldığın parayı ödeyeceğini söylüyorsun.” Ola ki yanılgıya düşersin, ola ki temin edemezsin, ola ki bir aksilik doğar. Senin bana verdiğin ödeme tarihine ben de yirmi bir gün yani üç hafta ekliyorum sıkıntıya düşme! Ama o gün geldiğinde de ihmal etme olur mu? Diye de tembihlemiştim. Dostum; büyük bir mutlulukla parayı almış ve gitmişti. Dostumu mutlu ettiğim için ben de çok mutlu olmuştum. Aradan geçen zamanda dostumun işleri yoluna girmiş, parasına para, servetine servet katmıştı. Ama kazanma hırsı dostumun gözünü o kadar bürümüştü ki, başını kaldırıp ta birinden selam alayım, birilerine selam vereyim aklının ucundan bile geçmezdi. Tek derdi kazanmak, kazanmak, kazanmaktı. Nihayet benim de üstüne vade ekleyerek verdiğim zamanın son haftasına gelmiştik ki, Komşumuz Rıza dayı bir gece vakti kapımı çaldı! Kapıyı açtığımda; Rıza dayı çaresizlik içinde kıvranarak, Hüma, Hüma, evim yıkıldı ocağım söndü diye yakınıyordu. - Ne oldu Rıza dayı, hele bi sakin ol. - Nasıl sakin olurum oğul, nasıl sakin olurum? - Hayırdır inşallah Rıza dayı anlat bakalım. - Nasıl anlatayım oğul yengen çok hasta! - Kim Melek yenge mi hasta? - Evet oğul hem de çok hasta. - Eeee ne beklersin burda doktora götürsene? - Eyyi diyon da oğul daha hasat vaktine çok var. Yastık altındakileri de askerdeki oğlana, Ankara’da okuyan kıza gönderdik. Elde avuçta bi şey yok ki. Nasıl götürem? İş başa düşmüştü. Hüma durdu ve düşündü ne yapabilirim diye. Aniden dostuna verdiği para aklına geldi ama ödeme vaktine kendi rızasıyla bir hafta vardı. Hem gecenin bu vakti dostunu nasıl rahatsız edebilirdi ki? Aniden aklına hasta ve yaşlı olan annesi için ayırdığı cenaze işlemleri ve mezar parası geldi. Hiç tereddüt etmeden içeri girdi ve parayı sakladığı eşinin çeyiz sandığına yöneldi. Ama o telaşla sandığın altını üstüne getirmiş nihayet parayı bohçalar arasında mendile sarılı bir şekilde bulmuştu. Sevinçle dış kapıya gelmiş; - Rıza dayı söyle ne kadar vereyim, kaç paraya ihtiyacın var? - Bilmem ki oğul. - Nasıl bilmen Rıza dayı? - Oğul meyhaneye gitmiyom ki bilem. Hastaneye gidiyom hastaneye! - Haklısın be Rıza dayı, benimki de laf işte. Diyerek Annesi için ayırmış olduğu defin işlemleri parasının tamamını Rıza dayıya vermişti. Rıza dayı teşekkür ederek konuşa konuşa eve varmış, at arabasını hazırlayarak sevgili eşi Melek hanımı da alarak hastaneye getirmişti. Hastanenin acil kapısından doktorlara seslenerek; “Yetişin eşim hasta, umudum, dayanağım hasta, yardım edin nidaları arasında muayene odasına alınmış, ilk müdahale yapılarak tetkikler istenmişti. Sabahı ayakta eşinin başucunda geçiren Rıza dayı, Tetkik ve tahlil sonuçlarını almak için doktor tarafından laboratuvar’a gönderilmişti. Uzun bir bekleyişin ardından tekik sonuçlarını alan Rıza dayı, geri döndüğünde nevrasimle sevgili eşinin yüzünün örtüldüğünü ve morga götürülmek üzere hazırlandığını gördü! Rıza dayı perişan bi halde ve şaşkınlık içindeydi. Eşi morga kaldırılmıştı nasılsa, at arabası da hastanenin bahçesinde bir an önce köye dönerek kolu komşuya haber vermeliydi. Rıza dayı köye varır varmaz hemen caminin imamına gitti ve sâlâ okumasını istedi. Ardından köylü toplanarak kasabadaki devlet hastanesine geldiler. Morgda olan Rıza dayının eşi merhum Melek hanımı alarak köye dönerek usullere uygun bir şekilde Melek hanım, köy mezarlığına defnedildi. Malum ya köy yerlerinde cenaze kaldırmak en az düğün yapmak kadar meşaketli ve de külfetli bir iştir. Rıza dayı Hüma’nın vermiş olduğu parayı üç gün boyunca harcamalar yapmış ve bitirmişti. Hem Hüma’nın annesinin de hasta yatakta olduğunu biliyordu. Bu yüzden, Rıza dayı atını ve arabasını kasabaya indirmiş ne olur ne olmaz diye satılığa çıkarmıştı. Neyse ki akşama doğru bir alıcı çıkmış ve Rıza dayı atını ve arabasını satmıştı. Hüma’dan aldığı parayı karşılayacak kadar olmasa da eh en azından durumu idare edebilirdi. Diğer taraftan Hüma, dostuna verdiği paranın vakti geldiğini biliyor ve her şartta üç beş gün sonra nasılsa dostu almış olduğu parayı getirip vereceğini düşünüyordu. Nihayet kararlaştırılan tarih gelmiş geçmişti. “Olsun, gecikme olabilir.” Diye içinden geçirdi bir an. Ama bu gecikme bir haftayı, ardından ikinci, üçüncü haftayı buldu! Hüma dostuna giderek, “benden borç para aldın ve bir tarih koyarak o tarih geldiğinde vereceğini söyledin. Ben se dostum zorda kalmasın üç hafta da benden yana bu tarih uzatıldı. Buna rağmen bir üç hafta daha geçti ve senden ses seda çıkmadı. Beni buraya kadar getirmeye mecbur bıraktın.
Hüma’nın dostu ya da dost bildiği kişi, yemin billah ederek; “İnan Hüma yirmi beş kuruş param yok, birkaç yerden beklentim vardı onlar gelmeyince ben de mağdur oldum, seni de mağdur ettim. Sana söz on gün sonra vereceğim. Diyerek Hüma’yı gönderdi. On gün dediğimiz zaman dilimi nedir ki çabucak gelip geçmişti. On birinci gün. Hüma bir kere daha dostuna uğradı ve bu sefer parasını istemeye değil, ona söyleyecek bir çift sözü vardı! Ki öyle de yaptı. “Sevgili dostum, sana bir tavsiyem var. Ananı, babanı, servetini kaybetmeyi göze al. Ama benim dostluğumu asla!..” Dedikten sonra hiç beklemeden dostunun yanından ayrılmıştı. Aslında bu söz çok anlamlı ve bir o kadar da gerçekçi bir sözdü. Çünkü Hüma birçok defa gece sıcacık yatağından kalkmış dostunun zor anlarında yanında olmuştu ve bunu en iyi bilen de oydu. Aynı zaman da Hüma gibi bir dostu kaybettiğinde neleri kaybedeceğini de çok iyi biliyordu! Nitekim Hüma hasta olan annesini bir gün kaybetti ve bu sefer kendisi zor durumdaydı. Hem de çok zor durumdaydı. Çünkü Hüma başkaları gibi gidip te kimseden bi şeyler istemeye utanırdı. Hüma annesini kaybetmenin üzüntüsüyle komşusu Rıza dayıya verdiği parayı bile unutmuştu. Sağolsun Rıza dayı yine eski toprak, ahde vefanın ne demek olduğunu bilen bir eski toprak. Boşuna atını arabasını satmamıştı. Hemen Hüma’ya koşmuş, bir kenara çekerek; “al oğul senden aldığımı karşılamıyor ama Allah kerimdir.” Hüma anca o zaman Rıza dayıya para verdiğini hatırlamıştı. Kendisine teşekkür ederek parayı almış ve annesinin defin işlerinde kullanmştı. Hüma’nın ahde vefasız dostuna gelince; Meğer dost bildiği bu kişi, bir gün İnsanlar arasında kredisini tükettiği gibi maddi değerlerini de tüketmiş, eşinden, çocuklarından ayrılmış, piyasada daha nice kişilere bu şekilde borç takmış, ve kendisini alkola vererek daha da rezil bir duruma düşmüş. Daha düne kadar kendi işinin başında ettiğim ettik çaldığım düdük diyen zat şimdi bir yayınevinin iletişim bürosunda odacılık ve çaycılık yapıp akşamları ise meyhane meyhane dolaşarak, olur da bir tanıdığa rastlar masasına davet eder ben de bir iki kadeh içkiyle günümü gün ederim düşüncesiyle hâlâ meyhane eşiklerini aşındırıyor.
Hüma Efkan
Hüma Efkan tarafından 6/1/2014 10:24:52 AM zamanında düzenlenmiştir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.