2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1633
Okunma

Öfke ile doluyum, patlamaya az kaldı
Gelecekten umudum, günden güne bitiyor
Burada yaşamaya, ne heves ne haz kaldı
Bacalarda duman yok, insan teni tütüyor
Veriyorlar üç kuruş, çalış yerin dibinde
Ölüm her an ucunda, salladığı kazmanın
Para din iman olmuş, varsılların fikrinde
Garip hayalin kurar, sevgiliye yazmanın
Her gün evden çıkarken, besmele dudağında
İki gider bir bakar, geride kalanlara
Dönüş garanti değil, tıkanır yutağında
Güven duyası yoktur, bitmeyen yalanlara
Daha yolda giderken, hayal eder evini
Akşama döndüğünde, eşi yolunu bekler
Çoluk çocuk şen şakrak, öperek ellerini
Bugünü kurtardık da, yarına tüm dilekler
Hem yürür hem söylenir, ne zaman son bulacak
Her gün ölüm korkusu, düşmanıma dilemem
Babamda da böyleydi, oğluma da olacak
Korkarım ki gün gelir, ecelimle ölemem
Eşi bazen yalvarır, işe gitmesin diye
Ne çare ki başka yol, ona sunulmamıştır
Çoluk çocuk ellere, gıpta etmesin diye
Ona reva görülen, hale darılmamıştır
Aynı tasa, kaygıya, derde ortak olanlar
Yaşadığı müddetçe kendine yetecektir
Kimi evli, nişanlı, kimi bekar civanlar
Bir dilim ekmek için bu kahrı çekecektir
Alın teri kendine bir lokma ekmektir de
Her kazma vuruşunda gökdelenler dikilir
Lükse sebep olur da, şehrin merkez yerinde
Mütevazi köyünde, inzivaya çekilir
Boynu bükük çelebi, ne çıkarsa bahtına
İnsanı insan yapan değerlerin odağı
Başkaları çıkarken hakanların tahtına
Onun ömrü boyunca madenlerdir otağı
Böyle düşüncelerle, girer kapı içeri
İzbe karanlıklarda, dolambaçlı yollarda
Ferhat gibi çalışır, alnından çağlar teri
Vardiyası biterken, takat kalmaz kollarda
Son kazmayı vurunca, dünya oynar yerinden
Yıldırımlar doluşur, gözlerinin içine
Kömür yağar başına, kazma düşer elinden
Sonra her yer zifiri, karanlıklar içinde
Yalnız o değildir ki, diri diri gömülen
Ana, baba, kardeşler, eş ve oğulu, kızı
Hayatı pahasına, hoyratça sömürülen
Dilde feryat figandır, kalpte dinmeyen sızı
Sağlığında yüzüne dönüp de bakmayanlar
Maskeden bir bakışla, güya ona yarendir
Karanlık günlerine, bir ışık yakmayanlar
Onu sömürenlere, ruhsatları verendir
Hayatı geçmektedir, gözlerinin önünden
Saniyede tüm ömür, sinema filmi gibi
Korkuyla beklenilen Allah’ın her gününden
İşte o gün bugündür, kimdir bunun sebebi
Varlığına, sözüne, sonsuz inandıkları
Bir büyük pişkinlikle, kader deyip geçmekte
Asla kader olamaz, hesapsız yandıkları
Bu fikir Yaratanı, suça ortak etmekte
Ve o meşum son gelir, söner gözlerindeki
O parlayan ışıklar, çarpmaz artık yüreği
Her evde feryat figan, yerin üzerindeki
Toprakların altında, ailenin direği
Böyle son bulmasında suçluyuz biz hepimiz
Ona yalnız “kâr” diye bakan gözlerden olduk
Yaşadığı sıkıntı, hiç olmadı derdimiz
Bilmem ki kaç yılda bir, yalan sözlerden olduk
Düzeltmeye gayret yok, zaten noksan ehliyet
Böylesi zulümleri, yaşayarak yoğrulduk
Yarın da tekrar eder, değişmezse zihniyet
İlahi adaleti bekler iken yorulduk
19.05.2014
5.0
100% (5)