Geçmişedir

Hiç bir iz bırakmayan yürek ağrısı, içinde büyüttüğüm ama bir türlü uyandıramadığım güzellik uykusu
gözlerini açar. Hayatı anlamaya çalışan küçük bebekler gibi, gördüğü her şeye koşan.
Anlamak isteyene ve pes edene hayat nede zor dur?
Hayat bana bembeyaz karlar üstünde kanlı düşler verdi niye dağlarsın ki?
Hâlbuki ben sana bembeyaz perdeler kadar saf yüreğimi armağan ettim ve
senle çizilen resim defterlerindeki hayallerimi seçmiştik.
Günlerin kovaladığı bu dünyada yıları yakalamak ne de zor.
Aşkı büyükçe karşılıksız yaşayanların hayatı, satılmış imzalı duygusal besteler gibi,
sade ve şık olan sözler kâğıtta…


Kurduğum hayallerin çalıntısı kaç geceye sığar.
Ne gariptir şu içimdeki sancı, yüreğimi tekmeleyip beni bilmediğim memleketlere götürür.
Her an karşılaşa bileceğimiz Çarşı, Pazar veya istasyonda uyuya kaldığım banklar
yanağıma damlayan sen, senle başlayan küçük tebessüm, yağmur gibi damlayan acılı gökyüzü.
Etimi yoğurmaya çalışan sokak köpekleri, çaresizce bakıştığım sokak arkadaşım
sen ki kendini bilmez kalp, bilmezden seven kadın yüreklerine benzersin utanırım senden
mum ışığıyla aydınlanan oda kadar şanslı değilim veya gölgesinde oynayan ateşin dansı
ben doğduğu gibi annesinin korumak isterken kanatlarının altında ezilen civcivim


Sen olmak ister misin?
Dünya meraklısı körle, dünya görmemiş insan, anlamak isteyene nede zor bu hayat.