4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
876
Okunma
VURGUN…!
Vurgun yedim bu sabah
Ne şiir ne masal nede roman olurdu
Hece hece çözdüğüm cümlelerinde
Mısraların anlatamaz
İfadesi yok sözcüklerinde
Vurgun yedim bu sabah
Karanlığın şarkısını susturdu
Yüreğindeki zifirliğin
Fersiz çaresiz güneş
Gece gündüzle telaşa düşmüş
Yolunu şaşırmış
Gök yüzünde perişandı ay
Kör olmuş zaman
Mekanın dilleri lal
Yağmurun karası yok ki
Sana neyi anlatayım
Vurgun yedim bu sabah
Hangi mevsim
Söyle bana seni anlatabilir
Hangi zaman tutar elimden
Ve ben kaç zaman beklerim
Yazı doğuracak baharı
Toprak buz
Gök ayaz
Rüzgar esiyorken beyaz
Sandım sendeki naz
Anlamaz anladım bendeki bu yürek
Seni hiç anlamaz
Camdan derelerin olmuş
Bağların bahçelerin buza doymuş
Yasa bağlamış doğa kendini
Ağacın kökleri dalına küsmüş
Yakıştıramamış beyaza kendini
Bir geline yakışırdı beyaz
Bir de ölüme
Sen nasıl yakıştırdın şimdi söyle
Kan kırmızı gülüme
Susmuş çareler
Elemin yüzü kara
Ağlıyorken dondu umut yarına
Ve tüm mahlukat
Bilinmeze yol alıyordu şuursuzca
Kaç zamanda
Hangi yürek ısıtacak
Söyle sendeki zulümü
Vurgun yedim bu sabah
Umutlara koşarken sabahlarım
Yanmadım harlanmadım
Küllenmeden buharla dondu damarlarım
Uçtum uçamadım
Kanadım yok çırpamadım
Öyle bir yapıştın ki kaçamadım
Gözelerim sarkıtlarında
Vurgun yedim bu sabah
Sen alırken sonsuzluğa umudunu
Ben kaybettim umuda açılan yolumu
Vurgun yedim bu sabah