20
Yorum
36
Beğeni
5,0
Puan
2374
Okunma

nede çok duygular sıkılıyor ruhum da
çimdik yemişçesine kopuyor nedamet
korkum başıma bela da
niye inliyor sevgimin bağı
kopuk nasibimin riskine sığınarak bekler himmet
özüm de silik bir kimlik sıyrılabildiğince kıraç
yeminli hazanın bedhah lığında kalsa da çıplak
ilkbahar peçesinin hükmüne muhtaç
imlerim saklanmaya hasret gitmekte uykusuz
derunum da kaynıyor kazanlar hem de kulpsuz
içimde öyle yangınlar var ki
ellerim biçareliği yoğurduğunda nasır kokuyor
kırılmış kanadım düşmüş yoluma
kolda yok derman umut çok çırpınıyor
yakınlık ateşinin bacamdan tüterken isleri
içimde kavruluyordu gün
demlenirken o gül kara yıllar da
gel de sararma
ılıkça akarken tutkuların suyu göğsümden üzgün
titremekteydi kul dün ve bugün
ömrümden koparılan yılların müsvedde yığınları üstümde
beden dayanmıyor artık o ihanet tuzaklarına
zihnim çökertilerek tüketildi tutkudan
sökülmüş içimde ki güç hırpalanmaktan
kopuk yapraklı bir defter gibiyim hatıralardan
kan çanağı gözümden damlarken kan
burnum çeşme gibi
yutkundukça boğuyordu boğazımı dilim… ah dilim…
atiler dahi ölümü koklar zamanın kıskacın da
yürekler bitik bir köz gibi sönüp giderken
çaresizlik alev rengi sarımtırak çalar da
her şeyde kuşku her şeyde yalan dolanır dizlere
geçmişte göçer kara bir gecenin puslu karanlığın da
pak çehreli değirmi yüzler ruhumu okşayıp
bir gıdım çare beklerken
hey hatlarımın doğurdukları ruhu çekip götürüyordu iblise
suratlarda ki akis cehennem kızıllığıyken
kapı itlerinden geçit yok ötesine
sinsi sinsi gülüyor çürük dişlerini göstererek zebani
şeytani okutulmuş dilekler bile aranıyor sisler içinde…
(16.01.2014) AZAP…
5.0
100% (35)