9
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
1546
Okunma
Bu sabah mahmur mahmur onla göz göze geldik
Gözüm iyi seçmiyor, ayna biraz kırışık
Bir mahzun tebessümle selamlaşarak güldük
Yaşlanıyor muyum ne, yüzüm neden buruşuk?
Eşimi uğurladım, yıllar var ki yalnızım
Oğullarım gurbetten ararlar kulak duymaz
Ara sıra olsa da kapımı çalar kızım
Lakin bir damadım var adam yerine koymaz...
Kadim dostlar toprağa girerken birer birer
Sirenleri çalınır terki diyar etmenin
Yabancılaşır dünya, kalbime sancı girer
İçimden bir ses der vakti yakın gitmenin...
Gayet maharet ister ihtiyarsan yaşamak
Asamı unutursam tüm yollar taşlı olur
İnişte zor çıkışta, varsa üç-beş basamak
Yolları şaşırırım, halim telaşlı olur...
Merhaba dedi biri, hatırladın mı beni?
İşaretle gösterip oturduğumuz yeri
Dedim ki konuşmadık, ne de tanıdım seni!
Bildiğin gibi olsun...diyerek döndü geri....
Misafirliğe gittim evladımın evine
Dikkat etti isem de çorbayı döktü kaşık!
Keşke tokum deseydim, mahçup oldum geline
Sofraya oturmasam almazdı ki yakışık...
Yolda görseler beni tanımaz torunlarım
Çocukların suçu yok! suç, upuzun yolların
Yine şükür halime, çok değil sorunlarım
Daha da beteri var bulunduğum halların...
Her daim kontrol etmek anahtarı ocağı
Öyle büyük külfet ki hayatımı bağlıyor
Çağırsalar aramam ne soğuğu sıcağı
Öksüz bir çocuk gibi yaşlılığım ağlıyor...
Hayat denen serencam, devridaim yeryüzü
Bağda güller açsa da solsa da yaşanacak
Yaşlandıkça somurtur paranın güleryüzü
İnsan ne kadar zengin olsa da yaşlanacak...
Aslında katlanırdım yaşamaya yalınız
Bir bulunabilseydi unutkanlığa çare
En çok duyduğum söz şu ’sağlıcakla kalınız!
Oysa hiç kapanmıyor yaşlılık denen yare...
Bulem hatun,/12/2013, Antalya’
5.0
100% (15)