2
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
1369
Okunma

sen,
geldin ve dokundun yüreğime,
işgal ettin ve yer buldun…
ben,
unuttum sonunu sana anlatacağım masalın….
sen,
sarmaşık istedin bahçemden
ben,
dolaştım içime.
maviydi gök
ve biz
bir bulutun devrilmişliğini izliyorduk
aldırış etmeden güne/şe ki
seslerimizi azat ettiğimiz bir gündü.
bütün şehirler
kendi içinde yaşar mevsimlerini
lakin
hiç birinde
İstanbul kadar belirgin değildir
renkleri/yaprağın…
dün/bugün...
sen ki sevgili;
açıp kapıyı,
bahar temizliği yapmıştın
geçmişten gelen ne varsa
ağırlıklarından kurtulmanın
en sağlıklı yoluydu bu belki de.
ben oturdum.
sen sustun.
ben küstüm
ve bir daha hiç konuşmadım seninle…..
senin,
bir gece üşüdü dudakların,
kartopu oynayan çocuklar gibi
benim,
dondu parmak uçlarım
ve çözemedim kırıklarını saçlarının.
derinlerimde
yarı açık/kapanmamış bir kapı var.
yarı saydam görüntüler ki
ben bu haller içersinde
hep orda olmayı düşlüyordum
şiddeti geçmiş bir gün sonrasında…
(...)