3
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1411
Okunma

sadece buradayım
pek çok şey kadar
bitti.
(.
.
.)
baka kalırken ardından
yer/
siz
kelimeler
uçuşup yok oluyor
konuşmadan,
oturuyorum basamaklara
yer/gök
mavi ve siyah
iki rengin arasına
(özürler/im yersiz)
böyle bağışlıyor insan yüreğini.
yüzüne kapancı kanatları
kapıların
böyle anlaşıyor/ kendisi ile
usulca…
kelimeler yürür içine...
ve sesleri veda/ların
tek renk mavi ki
derin değil…
(hayır, yanağından aKan damla)
kollarımı/bileklerimi
sıyırdığı bütün anılar,
bütün anlar...
delilenmeleri sözlerin
huysuz alışkanlıklar,
göze giren bir parmak
keskin ve zehirli
bir sözcük ‘’iğrenç’’
denizin mavisini
ve dalgalarını
okyanusun
resmini çizdiren yüreğine,
bir nan/kör.
değiliz hayır.
hiç birimiz.
ve senin için artık.
herkes
-in oluyorum senin
kalabalıkların,
sessizliğinde
o masal...
saçlarının kırıklarından
aktı bir gece/su-s
aktı/ aktı...
ve boğulurken
anka/lar.
gerçeğimdi
kaf dağı.
ve ben ki
sevgilim olmayan sevgili;
kıyılarında doğmuştum
dağlarının
doğmuş ve ıslanmıştım
bilmem kaç yaşında/ysam
o kadar/ıslak
ki sen,
eteklerinde beyaz papatya lekeleri
doru bir atla/ uzaklaşmıştın
kaçtın
vurulduğunda.
(nefes almalıyım/soluksuz)
ilahi bir ayet kurtara bilir şimdi beni/içimden
seni/herkesi...
unutmak istiyorsun!
ve uyumak
avuçlarına toprak bulaşmış bir dere yatağı altında...
bir gün
yıkılacağından korkuyorsun/duvarlarının ki
örüyorsun/
saçlarını tel/tel
saklandığın yerden çıkma hiç.
hiç!
hayır, kızamık değil bahsi geçen
bana bulaşan bir hastalık
ne de demir/
avuç içlerimdeki
merdiven korku
-lukları
nadasa bırakılmış toprak bu/
yanar
ve kül...
tenimde yanan/yüreğime sokulan
bir ses şimdi...
ve uyandırıyor inatçı
ve derin uykularımdan...
alıyorsun/ elimden / ellerini
bir gece...
boğazıma kadar sokuluyor sözcükler/
çelik…
suya düş/müş gölge
ve ışıkları
açma/hiç.
herkes
kendi karanlığının
içinde…
(…)