Bakmayın öyle arada sırada
Gülümsediğime mecburen
Gözlerimdeki kederi saklasın diyedir
Yüzümdeki şu sahte tebessüm
Kahkaham duyulmasın diyedir
Dün akşam
Şu minik çocuğun ellerinde
Çaldırdım kalan neş’emi
Kağıt mendil parasına…

Boyayalım abiler
Derken
Gözlerine bak…
Ayağını bastığın sandık
Koca bir dünyayı taşır omuzlarında
Salih Leflef markası
Cilası Kuleliden
Çekiyorsam derin bir nefes
Cigaramdan
Kederimden…
Dün akşam…
Çatılmış kaşlarına ayakkabılarımın
Alt tarafı iki fırça darbesi
Sağına hüzün
Sol yanına hicran bulaştıran
Çaldırdım kalan neş’emi
Bir boya parasına…

Taze simit…
Taze simitlerim var abi
Susamı özlem
Sıcağı emek kokan
Elleri cebinde sarışın çocuk
Yağmur altında
Çaresizlik kaldırımında
Gölgesi kadardır umutları
Güneş doğdukça büyüyen
Battıkça kaybolan ufakta…
Geçmiş gazete kağıtlarından
Yapılan paketlerde
Kalan
Manşet yalnızlıklar
Dün akşam
Gezindim ürkek bakışların yarasında
Çaldırdım kalan neş’emi
Alt tarafı iki simit parasına

Bir tarafta defter kalem
Bir tarafta hep aynı sayfası
Açık kalan bir kitap
Önünde yazıları kendinden
Habersiz bir tartı…
Abi tartalım mı?
Bilmez mi ayakların okkasını
Yüreğim
Bilmez mi gözlerindeki bitmişliği
Bir ekmek parasına
Kaç para aslan parçası
Hani yarına dair umutların
Ne verirsen abi…
Tükenmişliğin kabullenişi
Sahi…
Kaç para…
Dün akşam
Çaldırdım kalan neş’emi
Alt tarafı bir tartı parasına…

Bir kolunun altında
Eski umutları taşır şu şarapçı
Bir kolunun altında
Dökülmeye yeminli
Bilmem ne markaların markasızı
İçimde derin sızı
Alnındaki o yazı
Vay bu deli hayatın
Baharı, yazı…
O derinden derine ruhumu kurşunlayan
Tebessüm dolu bakışlar
Ah kahreden gülüş
Ah o “Boş ver be Abi” demeler
Sendelemeler
Düşmeler…
Tükürdüğümün dünyasında
Dün akşam…
Çaldırdım
Çaldırdım hayallerimi
Bir şarap parasına…

Ali ALTINLI – 14/11/2013
Saat: 19:32