2
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1603
Okunma

Yine bir Eylül akşamı gün batımında
Turuncu eteklerini savurarak öyle umarsızca
Bir hayal yangını gibi dingin sulara
Kızılca kıyamet bir güneş ufka dalıyordu…
Yalnızlık tükürmüş bulutları selamlayarak
Ayrılıkları gömerken biz bir bir sevdaya
Ellerimiz şiire bulaşmış
Parmak uçlarımızdan akıyordu
Gölgesi kırık bir ikindi saatinde
Kırılgan bir fayın üstünde
Teşbihlere bulanmış
Cinaslı kelimeler dans ediyordu…
Deniz, kokusunu salıp güneşe
Koynuna almak için sabırsızlanıyordu
Nazlanıyordu güneş yandıkça yanarak
Özlemle kavrulup vuslata hazırlanarak
Utançtan mı bilmem ağırdan alıyordu
Melankolik irtifa kayıplarında
Yapraklarını koparıp hüzün çiçeklerinin
Işık selinde bir katre olmak istedim
Elinden tutup bir ışın demetinin
O kor alevde yanayım dedim…
*
Kaç Eylül geçmişti gidenlerin ardından
Kaç Eylül demlendi geçmiş zamandan
Yanlış zaman türküleri tenimi dağladı
İzmarit kokulu bir akşamdı
Alacaklı bir hayatın
Sağlamasını yaptığım bir zamanıydı…
Şükran Okyay
5.0
100% (2)