3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
990
Okunma

bu isimsiz bir yabancının hatıralarıdır
sana tanıdık gelecek ama
hatta belki sen yakından tanırsın
dilimin ucunda söyleyemiyorum
ben bu haldeyken
sen bile demiyorsun...
hani üç dönmez sapağındaydık ta
iki sokak altta mahalle çeşmesi vardı
bu garip o yabancıyla en çok orda karşılaşırdı..
evleri iki katlıydı
iğde ağaçları vardı evinin önünde
hani gelecek dilime ama
ismi lazım değil de diyemiyorum şimdi
sende yardımcı olmuyorsun bana...
hani eee unnab gibisinden sesler çıkarıyordu
sonraları anlamıştık lal olduğunu
desenli bir bastonu vardı
ilk baktığında korkmuştum, gözleri iriceydi
hay Allah müstehakını versin
sen nasıl tanımadın o kadar lakırdıdan sonra..
benim dilimin ucunda ama sende tık yok..
ne zaman gitsem ona elinde hep uzun dalga radyosu vardı
tahran radyosundan gülam be güncan çalardı
saçları biraz uzunca sakalı kocamandı
ya yer yutasıca hala hatırlamadın mı?
dilimin ucunda aslında bir jeton düşse
sen hala bilme emi hala garipse!..
hani torununa aşıktın sen, koşardın peşinden
ben bir misafirinin kızına aşıktım o bilmeden...
ara sıra gelirlerdi onlar
nesi olurlardı hala öğrenemedim
onu seyretmek için bakkala diye çıkardım
o yabancı anladığından bıyık altından gülümserdi..
arkadaş sana da birini sormaya gelmiyor ha
benim tanımamam neyse ne de, sen nasıl tanımadın
dilimin ucunu ısırsam o konuşur beni sanırdım
dilimin ucundaki bu yabancıdan utanırdım...
bir gün sokakta verdi bana bunları
bir radyo,bir fener ve bir kadın fuları..
fenerin içinde eski yazıyla yazılıp yuvarlanmış kağıtlar
radyonun üzerine yapıştırılmış bir not var
’konuşamıyorum bana yardım edermisiniz’dostlar..
bu gün gördüm ki o yabancı gidiyor
hayır o değil giden; bir tabut yürüyor...
ne o kızın ismini öğrenebildim ne de kendi adını
oysa ki senle ben duyardık onun feryadını..
ya arkadaş yürü git insan tanımaz mı bilmez mi
benim dilimin ucunda da senin diline gelmez mi?
günlerden perşembe aylardan eylül
bakardı bize uzaktan melül melül
ne ayıp arkadaş bu hal hem de zül
ismi yabancı kaldı hatırımda, üzül de üzül...
onu iyi tanırdım ve de anlardım
iki sokak öteden hep yardımına koşardım..
ismini öğrenmeye hiç ama hiç çalışmadım,
kimse pek sevmezdi ama kimseciklere uymadım
o misafiri hep bekledim hiç yorulmadım
o misafir gelmedi ama yabancı gitti
o değil aslında evlerinin önünden bir tabut çıktı gitti..
neyse ismi lazım değil o yabancının
onu değil de sana o misafiri soracaktım..
madem unutmuşsun, korktum şimdi senden
korkum aslında unutulmuşluk; gibisinden...
5.0
100% (6)