10
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
2603
Okunma

Hey garson! Bana bir huzur…
Yanında kızarmış yüzler istemem
Ön şartlar ve bahaneler
Malûm! Beynime dokunur
İçine limon sıktım sıkalı
Sözümün fiyakası ekşidi
Eksik kalsın, olsa da hayrat
Racon kesen hayta nâralarımı
İyice bir ayıklat
Ortaya şöyle irisinden
Haysiyet doğrat
Gereği yok çatalın, kaşığın
Hele bıçkın delikanlı gibi arz-ı endam eden
Eti benden önce tadacak bıçağın
Pençelerimde kaldı nice hayat, kalbi deşilmiş
Bilemezsin saf sevdasını çaldığımı
Kaç âşığın
Sâbittir dosyamda iflâh olmazlığım
Balistikte “Cânidir” notum düşülmüş
Kan dondurur aymazlığım
Dumanı tüten şükür çorbanı
Kepçe kepçe hamd ile
Servis eder misin?
“Keşke!”lerden pişmiş tövbeler
Ağzıma yakışır mı dersin?
Kemiksiz, yağsız, sinirsiz
Hümanist bastılarınız da var mı?
Ayağınızı çekince üstlerinden
Ağlarlar mı?
Nedir bu şişe şişe dizilmişler
İçlerine ihanet konulmuş
Ciğer yakan baharatlar mı?
Mümkünse, sessiz ölüm
Çoktan yakınmaya başlayan
Tatlıma zehrini sürsün
Yaprağını maktulüne bağışlayan
Ruhumun hayat gülü
Bırak da ecelini görsün
Ne o, şaşkın garson?
Yoksa bahşiş mi bekliyorsun?
Haydi, öyle olsun!
Mücella Pakdemir
Mart / 2010 Ankara Rüzgarı yarışma birincisi...
5.0
100% (12)