3
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1480
Okunma

Gün gecenin kıyılarına vururken kendini
Birbirinin aynı
Hatta bir o kadar farklı
Belki de eski
Ya da uzundu
Umduğumdan da yeniydi
Ve parladı sesi
Anlatamıyorum bu iki mevsimi...
Sustu unuttu konuşmayı tanyeri
Hatta uzatıp elini
Çığlıklanmasın diye tüm açık ağızları kapattı
Sıraya girmiş ve sırasını bekleyen
Gölgelerle dolu ortalık
Ama
Ne gülüşmeler hevesliydi
Ne de gözyaşıydı sıra başına kendini ekleyen
Sallandı darağacında
Ellerinden asılı ayçiçeği ışığı
Sustu özlem
Tuttu dalga
Söndü sözler
Ama yandı şiir
Biri yazar oldu ömrümün senaryolarını
Diğeri satırlara küsmüş
Satır aralarına sırnaşık bir şair
Elimde avucumda bilyeler
İşte bir de adı konmayan iki mevsim
mütemadiyen söylenir...
Dalar an be an gözün karasına bebek göze
Gerek yok kaleme kağıda hatta söze
Yürek helâk oldu
Düşünüp de çözümsüz
Doğan güneşe
Ay desen perperişan
Eminim dövüyor dizlerini
Başımı önde gördükçe
Çare yok
Yollar bitmez
Yüreğe kuvvet
Dövüne dövüne alınacak virajlar
Yine gülümseyerek kalkıp günün ortasına
İç savaşın etrafına tel örgü çekip
Süpüreceksin elindeki cam kırıklarını
Ki her uzandığında elin
silmeye yaşlarını
Birde kan serpmesin aralarına...
Hergün yeni bir role kuruluyor sanki zaman
"a bugün mutlu yüz rolündeyim"
Diyor aynadaki aktör
Çözümsüz bu düzen bilirim
Tek teselli
Sabır geceye değin
Günün elbiselerini
Yüzünün makyajını
Dudağının kıvrımını
Çıkarınca bir kenara
Dilediğin makamda
Ama gün ağarana kadar
Dön içine
Fırtınalarına
Ve ağla
Sonrası
Gün ola harman ola...
ASLI DEMİREL...
5.0
100% (6)