3
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1010
Okunma

Bütün renklere sordum seni.
Her biri senden haberdardı bir akraba gibi...
Siyah bile hatırlıyordu bir yerlerden.
Bana bu rengi çok yakıştırdığın için,
Oysa ben siyahı hiç sevmiyordum.
Ama giymelisin diyordun;
Sana çok yakışıyor.
Boğazlı bir siyah kazak giyersen,
Seni benden çalarlar diye ekliyordun.
Ben gülerek bakıyordum hani...
Kim çalabilirdi ki beni senden aptal çocuk,
Biraz bilsen değerini diyordum içimden.
Avuç içinden küçük bir organa sığması mümkün müydü bunca duygunun?
Evet,kalpten bahsediyorum.
Sanıyorlardı ki aşk ona mahsus.
Oysa zerrelerimde emilimi yapılıp
Hırçın şelaleler gibi geri atılıyordu.
Nereden bilsinler?
Kimse görmüyordu ki!
Karşıma geçip bana ders veriyordun kadınla erkek farklı diye.
Bilmiyor muydum sanıyorsun?
Öğrenmiştim engebeli tarlalarında aşkın.
Beklentilerimin saçmaladığını
Ve arzın merkezinde olmadığımı
Biliyordum...
Seninle karşılıklı dondurmalarımızı yalarken
Sinsi sinsi süzüyorduk birbirimizi,
Her iki düşünceden birisini yakalıyorduk.
Böylesi çok tehlikeliydi.
Ağzımız başka,gözlerimiz başka şeyler söylüyordu.
İki tilki gibi oyuncuyduk söz vermemize rağmen.
Aaaah,ne ırmaklar aktı geçti üzerinden
Ne yağmurlar yağdı
Ne sıcaklar kavurdu coşkun tenimizi.
Koparamadık aramızdaki gümüş teli.
Çok emek verdim büyümek için
Çok emek verdim anlamak için.
Şekilden şekile girmişti her defasında aşk
Ve çoğalarak bir isyan gibi kapıma gelmişti kaç kere
Hoşgeldin demiştim her seferinde titreyerek...