22
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
2599
Okunma

derdin nedir senin ey insan
nedir bu bozgunluk, bu telaş ve bitmeyen kavgaların
gırtlağına kadar gömülsen de günaha
kapatmaz senin yüzüne kapısını
sen yeter ki bir an olsun onu an ve anla
"Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.
gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır."
duha s 1. 4
şerh
"gözlerini üstüme dikme artık" dedi ve
ağız boşluğunda biriken günahların tenine
devirdi başını arınmak için çaresizce
ilahi sancı kusan d/olgun bir yeminle
saçlarını günaha gömdü insan
sabahı bekliyordu yaşamak için yine
ışığa mecburdu
tükenmezdi onun umudu
oysa gece ne şeytani nöbetler geçirmişti yar ile
diz dize
göz göze
yapışkan ve al kaç bir mutluluktu bu
farkında değildi
ellerini öperken suskun yağmur kuşları
gönlü boş sefil kediler titriyordu dizlerinde
yoktu onların tek kuruşluk düşleri
onlar kadar oda yoksuldu işte
bakışları hep soğuktu
alıcı kuşlar gök taşırken geçmiş zamanın kör yüzünden
içi çoktan ters yüz olmuştu bile dünyanın
yürünmezdi artık onun görünür izinden
daha kendine bir kare olsun yer bulamadan
korkmuştu ruhunu yoran bu müthiş mucizeden
kaçmıştı hep sonsuza uçup hür yaşamaktan
ve adını sıyırıp sol kaburga kemiğinden
karnını tuttu yüzünü sakladığı ins"in gözünden
iki eli böğründe yönsüz alev
iki ayağı sırat yolu gibi ateş
ve insaniliğin verdiği şefkatin kaygılarında ağladı ilk gün
yalan ve çok yılgın
sonra dehşet bir savaş
“beni cezalandırma” diye yalvardı çulsuz bir telaş ile
boğazında iki düğüm olmuş sancısı içiyordu dilini
yüreği deli bir mermi gibi koşuyordu dört nala
yutuyordu şehadet demini
tam yakalandığı yerde
kırmızı gökler saracaktı tenini
bilirdi
af diliyordu
dilleniyor du
ucube yolların kalın gözleri bakıyordu yüzüne
düşleri korkunç ve uzundu
yüzü çok kısa bir günlük zulümdü
ansızın batıyordu tenine güçlü bir zaman
bütün suları çekiliyordu içinden ruh kaynamadan
uyanıyordu öğlen sıcağında uyuyan nefs-i lisan
gözlerini toplayıp bu miskin hür rüyadan
akıyordu içine küflenmiş bir dere kenarından
ve rüzgar esiyordu amansızca göğsüne
dağ çiçeği
dingin nehir ve küskün ovadan inen
akşam telaşı başlıyordu yeniden
çıplak şakağını yutan güneş parmak sallıyordu ona
diyordu az sonra gömeceğim seni karanlığıma
her şey herkes düşmandı sanki o anda
çarpıyordu duvara benzer matemli yalnızlığa
bu gece kendini boğacaktı son uyku sokağında
biliyordu
ve bir o kadar üşüyordu yanarken kalbi ağzında
secdeye bakan bir duanın gönlünde ağladı
ve haykırıp çığlık çığlık
ey Alem şahı
nerdesin sen dedi
ve onu bağımlı kılan ölümlü tanrı
insanı tutmuştu göğsünün kelepirinden
bir karış aşk basıyordu gerdanını boğan denize
güçlüydü şehvetin ayazı
aç kadın ve tok erkek savaşı bu
balıklar sabır çekerken otuz iki diş kökünde
kumdan kavimler dağılıyordu dili yanmış o lal odalarına
ve tanrı acıkıyordu birden
atasına benzeyen çoğul bir çoklukla
fışkırıyordu kanı tanımsız bu arzu tahtına
cehenneme küllen yeminle
aklında sırf tadım vardı bu demde
ziyafet vakti gelince
özgür bırakıyordu onu kendine
ve o dört kıyamet içinde
sevişiyordu bu küstah ölümle
anlat diyordu üç kareli temyizsiz bir karanlıkta
aklında koca bir dünya
bocalıyordu haram bir ağız kapısında
yakıyordu bakire saçlarını hiç acımadan sonra
tövbesi katran kokan ağarmaz bir suçla
kuşların gelip bozduğu bu sessizliği
ihanet sayıyordu yalnızlığına birde
melekler kovuluyordu ikramın koynundan
emziremem karanlığa sütümü diyordu insan
masumiyet böylesi sarhoşken göğsümü yakan yağmurlarımda
dur orada yaklaşma bana nisyan
içi mi küfürle kuşatma
dengesiz atlar yelelerini tarıyordu
ruhu bozuk savaşlar terlerken sırtlarında
tepelerde yusufçuklar uyanıp yaşam diye
gürlüyordular bu ölü hale
hayvan aklı diyen tanrı
kör sineğin ağına düşüyordu
aklını toz rengi merdivenlere salıp
göklere direkler dikin diyordu
beyninde meleklerin sesi çınlıyordu
kan rengi direniş içinde Nemrut
o fersiz kanada yeniliyordu
unutma
inan ve elini “bismi” diye uzat kızıl renkli dağa
çocukluk öksüz bir ceninken henüz
isa dil sürüyordu huzura
mağara içinde Allah sesleniyordu kullara
haydi toprağa
muhakkak kurtuluş o Makam-ı Mustafa
mhd
sancılı dönemlerde elendiğimiz bu günlerde her hangi bir ırk renk ve kimlik gözetmeksizin yalnızca insan olmak adına ve insani mülahaza niyetine dokunduğum gönül yaramı okşayan çok değerli seçki kuruluna şükran ve teşekkür dileğimle.
göklerimizi saran bu kara bulutlar rahmet ve Nusret dışında bir zerre olsun düşmesin yere.Mevlam yar ve yaranımız olsun inş. Ülkeme sonsuz bir esenlik ve barış diliyorum...Amin. saygımla