7
Yorum
12
Beğeni
0,0
Puan
1281
Okunma
Öyle bir yanmalısın ki; önce çehren, sonra çevren aydınlanmalı.
Yetkinliğe erişmiş, ey münevver, ey âkil!
Kayıp da, cayamazsın; vatan sevi’n var senin!
Etrafı kapladıysa; seme, sakîl, zırcâhil;
Ayıp da sayamazsın, çokça şevin var senin!
Hata varsa, bizdedir; kimseleri suçlama!
Vazîfeni hatırla; bahâneler ulama
Yolunda türlü türlü engellerin var ama
Cayıp da kaçamazsın bir ödevin var senin.
“Mâdem hoşa gidiyor, koltuklama mavalı;”
“Sen de çal!” diyemezsin, “Yalakalık kavalı!
Ben mi düzelteceğim bilcümle andavalı?”
Koyup da gidemezsin bir görevin var senin.
Çektiğimiz yetmez mi, küllî sahtecilikten?
Ne geldiyse şu başa, adam sen de’cilikten!
“Yalan, dolan, desîse çoktan geçti ilikten!”
Deyip de çıkamazsın bir tek evin var senin.
Kararını ver artık, konumun ne olmalı;
Yanlışlar mı, doğru mu, nerede yer almalı?
Kim kime tabî olup kim nereye gelmeli?
Soyup da doyamazsın bir dünyevîn var senin
Doyup da soyamazsın bir uhrevîn var senin.
Sözün özü;
Milletin kaderine, düşecekse bir ziyâ’n(!)
Ömrünün kandilinde yana/bildiğince yan!
25.06.2010 18.00 – 20.19
Salih ERDEM / AYDIN