52
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
2360
Okunma

velhasıl,
işte böyle üstadım,
bulut yakıp
yağmur ağlatıyoruz
ıslanıyor toprak
her yer hamur
keşke,
olsa öyle
tarlada başak,
başakta urgan,
urganda adam
adamda yürektir
doğuramadığım
velhasıl
is gider
toprak kurur
ıslanır adamlığım
kenarları ellerin kokan
ve senden kalan
buğulu sabah simididir
ortası dost yüzü bekleyen
susamlı yalnızlığım
ibibikleri bilirsin
kumrular kadar
dosttur söze
ve
aklım ne zaman düşse
o
dumanlı yüze,
kristof kolomb kadar
şaşkın bakarım
her ize
ilk defa benim bulduğum
kıymetinden çok geç,
haberdar olduğum
yeni bir dünyaydı
sende kalan
çocukluğum
dur hele dur
böl şu simidi
erzincan tulumu değil ama
bir rize çayı
içimizde gülebilsin
ve
diyelim ki eylüle
dost nisandır,
baharı bekler dağların beyaz soluğu,
bir kardelen bunları
ne bilsin
cemreler oynar ezberinden
öz yeter ki kabuğunu kırsın
zemheri belki yengeç olur yeniden
böl dostum
şu ortası gözlerimin
zalım karasını
böl dostum
bir çelik çomakta bıraktığım
ellerimin yarasını
böl dostum
şu kaç mevsimdir ermeyen
gönül meyvasını
böl ki
susamları kuşlara verelim
böl ki
yalnızlığı ipe serelim
böl ki
yakalım bulutları
böl ki
ısınsın
ardında unuttuğun
çocuk ellerin
belki bir gazoz içeriz sonra
işte bak;
cebimdedir halâ çamurlu misketlerin