6
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
802
Okunma

ardından sağanakların
yıldırımlar sonrası
cehennem sürgünüyüm;
oysa yaşamak istiyorum
ateşi sonuna kadar...
gövdesinden kırılıp
sularda salınan söğüt gibi
yıka beni yağmurlarında,
akışında kaybolup
eriyip bitmeliyim
döne döne anaforlarında...
ister yel alsın, ister sel beni
düşler denizinde
senden gelen bahar
kıskanmasın düşlerimi
kıskanmasın gece gündüz
yaprak dökümü şarkılar
b/aşka ne var ki kalan senden,
dilediğimce ağlayabilmeliyim
bitirmek istemiyorum hüznümü
ruhumdaki güz plâğı
dönüp dursun sonsuza kadar,
yağmurları güzün
kıskanmasın seni benden...
çıplak dallar yeşermesin
öldürdüğüm kınalı kuş
dirilmesin bir daha;
adını duymak bile
bozuyor sessizliğimi
kuş dilinde olsa dile,
rüzgâr getiriyor seni,
savaş alanı bedenim;
zıpkınlar, oklar
tufan yağmurunda
yenildim bir başıma...
sonrasında yaşanan
Adem’in tanrısal yalnızlığı
sel taşkını bataklıklar,
sürgünüm cehenneminden;
çaresiz Adem
yasak elması olmaksızın elinde
Havva’yı yaratacak kendine
sol kaburga kemiğinden...
Şaban AKTAŞ
22.02.1998
Foto:commons.wikimedia.org/wiki/File:Meister_des_Marschalls_von_Boucicaut-Die_Geschichte_von_Adam_und_Eva.jpg