Doğarken ağladı da insan, Bir damla gözyaşı dökmedi. Kuru bir ağlamaydı bu, Yan cebime der gibi, Daha uzun yıllar Yan gelip yatacağını bilircesine. Doğarken ağladı da insan, Kopardığı yaygarayı farketmedi, Kendi bando mızıkasını çaldı, Ölüm sessizliğine nazire yaparcasına.
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
büyük şehirde çalışıyorum,burda yaşıyorum ama benim şansımda annemlerin sizin çizdiğiniz gibi bir tabloda yaşamaları..bu cuma gitmeyi düşünüyordum zaten,sözlerinizle bu kararımı kesinleştirdim şimdi inş :)
iyi geceler İlhan Bey... (biliyorum orda gece değil ama :) )
Özendirmek gibi olmasın ama bana çok uzak bir ortam değil o çizdiğim. Yanlız o huzurda içinizi bir huzursuzluk kaplayabiliyor: Kendinizi cennetten avans kullanır gibi hissediyorsunuz.
Mümkünse her ikisi de ağlamasa, olmaz mı? Şöyle sessizlik, huzur, dinginlik, ağaçların hışırtısı, geyiklerin ayak sesleri, onları dinlerken uyuyakalma...
fark etmeme ihtimalleri yüksek tabi,haklısınız ama en azından şimdi ağlamıyorum..yani açıkcası bi bebeğin ağlamasını bi kadının ağlamasına tercih ederdim sanırım.. :)
İnsan elinde olmadan soruyor: Ne zamana kadar sesiniz çıkmadı? Ya da çıkıyordu da civarınızdakiler baygınlık geçirdikleri için farketmediler mi? (Dile kolay, bir hafta).
İstanbul - Brüksel uçağındaydım. Yanımdaki kadının kucağında bir bebek vardı. ''Tamam'' dedim içimden, ''Mahvolduk yol boyunca''. Ama bebek beni utandırdı; üç saati aşkın yolculuk süresince gıkı çıkmadı. Ne zamanki Brüksel'de tekerlekler yere değdi, çocuk ağlamaya başladı. Uçaktan koşarcasına çıkışıma kadar ne kadar zor zaman geçirdiğimi ben bilirim. Sanki bebek ''Hadi gene iyisin. Bunu yol boyu da yapabilirdim.' der gibiydi. (Sonra bebeğin ahı tuttu, Amsterdam-Brüksel treninde, yol boyunca bir kadının ağlamasını dinledim. Kadının ağlamasını hikayeleştirmeden edemedim bkz. Yağmurdan Kaçmıştı Van Gogh)
O yüzden siz bir hafta deyince, inanın, oradaymışcasına sesinizi hissettim. Saygılarımla.
büyük şehirde çalışıyorum,burda yaşıyorum ama benim şansımda annemlerin sizin çizdiğiniz gibi bir tabloda yaşamaları..bu cuma gitmeyi düşünüyordum zaten,sözlerinizle bu kararımı kesinleştirdim şimdi inş :)
iyi geceler İlhan Bey... (biliyorum orda gece değil ama :) )
Özendirmek gibi olmasın ama bana çok uzak bir ortam değil o çizdiğim. Yanlız o huzurda içinizi bir huzursuzluk kaplayabiliyor: Kendinizi cennetten avans kullanır gibi hissediyorsunuz.
Mümkünse her ikisi de ağlamasa, olmaz mı? Şöyle sessizlik, huzur, dinginlik, ağaçların hışırtısı, geyiklerin ayak sesleri, onları dinlerken uyuyakalma...
fark etmeme ihtimalleri yüksek tabi,haklısınız ama en azından şimdi ağlamıyorum..yani açıkcası bi bebeğin ağlamasını bi kadının ağlamasına tercih ederdim sanırım.. :)
İnsan elinde olmadan soruyor: Ne zamana kadar sesiniz çıkmadı? Ya da çıkıyordu da civarınızdakiler baygınlık geçirdikleri için farketmediler mi? (Dile kolay, bir hafta).
İstanbul - Brüksel uçağındaydım. Yanımdaki kadının kucağında bir bebek vardı. ''Tamam'' dedim içimden, ''Mahvolduk yol boyunca''. Ama bebek beni utandırdı; üç saati aşkın yolculuk süresince gıkı çıkmadı. Ne zamanki Brüksel'de tekerlekler yere değdi, çocuk ağlamaya başladı. Uçaktan koşarcasına çıkışıma kadar ne kadar zor zaman geçirdiğimi ben bilirim. Sanki bebek ''Hadi gene iyisin. Bunu yol boyu da yapabilirdim.' der gibiydi. (Sonra bebeğin ahı tuttu, Amsterdam-Brüksel treninde, yol boyunca bir kadının ağlamasını dinledim. Kadının ağlamasını hikayeleştirmeden edemedim bkz. Yağmurdan Kaçmıştı Van Gogh)
O yüzden siz bir hafta deyince, inanın, oradaymışcasına sesinizi hissettim. Saygılarımla.
Doğarken ağlarız, ölürken sessiz kalırız. Doğarken yaş akmazken ya çıkan çığlıklar... Çığlıklar hayat boyu devam eder. Ya gözyaşları ona ne demeli... Düşündüren dizeler, çok beğendim... İşte doğarız çığlıklarla... Ölürüz gözyaşlarıyla...Hayat devam eder eder Bizler kuru bir yaprak gibi döneriz döneriz . Bilinmedik bir yerde durana kadar...
Aslında bize kalsa doğarken ağlamayacağız. Ama nedense doğumhanede birisi bizi ''Bak o kadar seni dünyaya getirdik, yap bize numaranı!'' şeklinde dürtüyor, o zaman biz de sınırlı repertuarımızın en büyüğünü ilk elde oynuyoruz.
Peki sondaki sessizlik? Onu kurcalamayalım, sessizce odadan çıkalım. Son derece yaratıcı yorumunuz/katkınız için teşekkür ederim. Sevgilerimle.
Aslında bize kalsa doğarken ağlamayacağız. Ama nedense doğumhanede birisi bizi ''Bak o kadar seni dünyaya getirdik, yap bize numaranı!'' şeklinde dürtüyor, o zaman biz de sınırlı repertuarımızın en büyüğünü ilk elde oynuyoruz.
Peki sondaki sessizlik? Onu kurcalamayalım, sessizce odadan çıkalım. Son derece yaratıcı yorumunuz/katkınız için teşekkür ederim. Sevgilerimle.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.