8
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
745
Okunma
.
senin uykuna uyandım
son uyanışıydı kendimin
sert bir rüzgârın en müşfik bulutu gezdirmesiydi
bu senin
...ılık yağmurlar
deniz köpüklerinden üflenen o nehir
ekşi yapraklarını avurdunda gizleyen kadınlara
biçilen yeldirmelerin
-alın hepsini hepsi sizin!
daraltılmış sokaklar
ve ıssız koyaklarından geçiyoruz evrenin
nereye gitsek hep onbirden başlıyorum
sırça aynalarına belleğin
tanrım ne küçük yermiş
devasa kaygılar güdülen bu yer
ecrin kerim
...geldiler
tuz ektiler taç yapraklarına
buzdan bir mevsimin
korkuyorum. kim demiş
kelebekler, ağustos böcekleri
hintkeneviri ve şadırvan esintileri
.birinci yağmurlar girin içeri
.sonra ikinci
tek tek dikilip gözlerine geçmişin
ne var ne yok sorup öğrendiler
.kimdi
bilmeyen meclisimizden çekilsin
kapalıdır gözleri
...soğuk yağmurlar
gidiyorum uzun bir hazırlanmaya
yırtılmış olmalı herkesin elleri
önce ben gidiyorum
bakıyorum orada işte
şaşkın ördek içeri
içeri daha önceden varmış olan beni alıyor
hedef beni
hazırlıksız gelir zaten şu ölümün ipleri
okumadım sen oku dedi sağdaki
bir türlü tutmadı elleri arzuhali
kafiyeli oldum
zeytine ve gözlerinin nemine and olsun ki
herkesi bırakmışlar, ustam dedi
bir beni almışlar içeri
...ölüm sessizliği. füsünkâr yağmurlar
şimdi yusuf ne yapacak bensiz anne!
ölüm bu geliverir aniden
severim vakitsiz çocuk ağlamarını susturan
masmavi güzelliği
efsunlu bir sızıntıda sarkaç
-gece mi
.yo bilmiyordum öyle denk geldi
hikâyeperdazlar
mürekkepsiz kalemleri
büyük gülmeler ve ağlamalar
görkemli sütun başlıkları
kaygan kumlara yaslanıp devrilen
neftî anılar
daneye ve incire kelebekler indi
duymadı ebâbil sessizliğin sesini
...kimdi. öyle çok kızgın gidip gelen gölge
gecikmiş alacakaranlıktı
yıldız yağmurlarından dökülen aşağılara
mutlak basınç, sır ve küheylan
bir başına sandal
bir başına al
...ve kırkikindiler
çarçabuk göçen bu ben kimim
kızılcakıyamet. ses yıkıntıları
bir sen, bir sen duydun
yüzücü katmanlar
ve basıldığında yumuşayan
taş kalıntıları
ipler ipler ipler
boynumda inceldiler
uykum var.
söz veriyorum oğlum, hemen uyuyacağım
mavi bir kıyıya astılar hasır şapkamı
ilk kez uyudum son uykumu
....ölüm
gülümseyişimden öptü yusuf
aferin anne!
uykunda gülüyordun
sonsuz yağmurlar ve kayıp mezar taşları
telaşsız kitâbelerin devrik cümlesi
asıldığı yerden büküyor boynunu gündöndüler
zencefil, madımak, çuhaotu
keklik kafesi, huş, ladin ve dikenlikler
bana dediler
bu senin. bildiğin senin.
...bir
-bir beni aldılar ya içeri
gümüş eğerinden akdenizin
ak deniz in
.
.
5.0
100% (19)