1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1396
Okunma
Bu sabah uyandım sensiz bir eve,
Soğuk, ıssız, bir o kadar karanlık…
Başucumda bir not ağlıyordu ve
Çığlık çığlığaydı sanki çaydanlık…
Bu veda da böyle geçsin arşive…
Demişsin ki “sakın beni bekleme,
Çayını demledim, kahvaltın hazır.
O tabak bitmeden çıkayım deme,
Soruların varsa cevabı hayır…
Say ki ağır geldi bu aşk bünyeme…”
Ne gözyaşı ne de veda sözleri…
Belki de haklısın, budur doğrusu.
Çekip gidemezdim, girse içeri
Sesinin ruhumu yakan buğusu,
Desen de “bir daha hiç gelme geri…”
Vakit yaklaşıyor, gitmeli artık…
Birazdan yelkovan avlar akrebi.
Ve çalar kapıyı sinsi ayrılık…
Takvimden süzülen yapraklar gibi
Biz de mi maziye karışacaktık?
Masada duruyor hâlâ kahvaltım,
Yiyemedim, affet, iştahım yoktu.
Son bulurken bugün senli hayatım
Mazeretim inan çok ama çoktu…
Son defa çayının tadına baktım…
Gözümde büyüyor bu son yolculuk,
Hâlbuki biletim, bavulum hazır.
Elimde mektuplar yırtılmış, soluk…
Gözüme ilişen bir iki satır
Diyor ki “dikkat et, havalar soğuk…”
5.0
100% (4)