Sayın telkök; Osmanlı devlet yapısı, ikitisadi gücün bilek gücüne dayandığı monarşik ve teokratik bir devlet yapısıdır. Yani tek kişini istemleri doğrultusunda ve şeyh-ül islamın fetvası doğrultusunda yürür hukuk sistemi.

İkitsadi sistemin değişmesi ile birlikte, bir üst yapımı kurumu olan hukuk sitemi de otomatikman değişir. Keza üretim ilişkileri, egemen olan sınıfsal yapı, üst yapı kurumlarının her zaman belirleyicisi olmuştur.

Adalet saraylarını yapılması sadece ranta yönelik olduğunu görmemk içi aptal olmak gerekir. Bugün devletten neden herkes ihale alamıyor da belli başlı sermayedarlar sermayesi 10 yıl gibi bir sürede yüzlerce defa katlayabiliyor bu sornun yanıtı bu kadar Adalet sarayı yapılmasına da ışık tutar. Keza şaibeli TOKİ konutları, HES'ler v.s bir çok konu aynı bağlamda değerlendirilmek zorundadır.
Atatürk'ün bu ulusa verdiklerini ne yazık ki tüm dünya takdir etmiş, sadece kendi ulusu içindeki hainler takdir edememiştir.

Osmanlıdan sonra kurulan Cumhuiyet çok kısa bir dönemde çok büyük hamleleri gerçekleştirmişse de, Atatürk'ün ölümünde sonraki yıllarda onun yaptığı devrimlere reformlara karşı çıkanlar, onun ulusa kazandırdıklarını hızla yıkma girişimlerini bugüne kadar sürdürmüşlerdir.

Emperyalizimin küresel sermaye ağı ile geri kalmış ulusları sömürmesi, eski bir kurt masalından farksız. Parççala böl ve yönet oyunları ne yazık ki hâlâ sürdüğü gibi, dini imanı olmayan paranın gücü kırılamamıştır henüz. Fakat Bu egemenliğin yıkılacağı dönem yakınlaşmıştır ve fay hatlarını kıran, derinden kıran sallantılar, gelecek günlerin habercisidir.

Ben iktidara dışa bağımlı politikalarına bir an önce son vermesini ve halkımızın da aklını başına toplamasını öneriyorum. Yoksa bu kaos ortamı sadece işbirlikçi ömperyalizmin işine yarar. Saygılarımla..