4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1254
Okunma
Çingene kızın dansı.
Bir ateş vardı meydanda,
kızıl alevler gökyüzünü sarmış,
sanki bayram yapıyordu semada gizlenen yıldızlar.
Ateşin etrafında coşkulu dev bir halka,
AYİN GİBİYDİ o anki yüzlerde,
huzurun yaydığı yedi renk dalga.
Sarı elbisesinin inecik beline sardığı,
bembeyaz kuşağı ile,
harkulade bir kırçiçeği gibiydi,
hatta dalında görkemli bir papatya...
Öyle orada,
kendiliğinden, usulca ayağa kalkarak,
yavaşça dönmeye başladı.
Beline inen, kumral ve gür saçları,
elindeki zillere her dokunduğunda,
yıldızlara çarpıyordu sanki,
kıvrak oynayışları.
Gözleri koyu kahverengi,
sanki iri ceviz taneleri gibiydi.
Bakışları, adımları ile aynı tempoda,
zillerini her çalışında,
alevler çıkıyordu,
tılsımlı notalardan,
Dilinde eski bir Romen şarkısı,
görmüyordu dünyası sadece raksıydı o anda.
Mutluydu göçebe hayatında,
güzel çingene kızı.
Yemyeşil çimenlerde ahenkle dönerken çıplak ayakları,
titriyordu sanki zemin,
her bastığında.
Bu; çingene kızın ,
ateşle dansıydı,
özgürlükler coğrafyasında...
Nilgün Çakıcı/Bursa
19.11.2007/10.33
------------------
terazibursa.blogspot.com/