14
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1159
Okunma
Düş kırıklıklarıyla
yoğrulmuşuz
böyle
düşmeli-kalkmalı
böyle
uçmalı-koşmalı…
gülüşlere kurulmuşuz…
ufuklarda yas-lı
gri bulutlar
matem de
aç-susuz
boz topraklar
Yürekte kaygılı
bir çırpıntı
aklımızda yolculuklar…
okyanusta
küçük bir yelkenli
yakın karşıtı
denizler gezgini…
yanıyor suların bağrı
yüze vuruyor
çisentileri…
yakılıyor
ağıtlar
ne o
ağlıyor musunuz?
ağlasın
gri bulutlar…
kara görünür
İhtimal-ki yeniden
yaşlar akar
gözlerden
saadet gözyaşları…
kimsesiz
ıssız bu sular
gökyüzünde
muhacir kuşlar
bir
bilinmeyene koşar…
dört duvar
arası ıslaklık
tam ortasında tutsaklık…
ellerde bukağı
yarın ürkünç
yarın korkunç
anlatsak
anlamazlar
sussak
hiç duymazlar!
ardımzda izler bıraktık
ardımıza bakmazlar…
virane kalır
böyle bostan
Aç-
açlıklar
buz-dan bakışlar
göz ucu , dil ucu
hançer yüreğe
Ah!
“ne ala” derim
derler ama
yemeğe
garazkusarlar…
bir piyestir
oynanır
şüphe-siz
biter her yolculuk!
kanar
çatlak yürek
duvarı
anımsar
hakikat bildiğini…
budur
başka
edep bilmez!
türküler gönülden
kara gecede
sonra kapanır
kapılar
gönül iplik-
iplik düğümlenince…
yorulur
ıslak kirpikler
asi rüzgar
dağıtır aklımızı
çiy
düşer sesimize
usulca
”elveda” deriz
ah’lar cebimizde
güle
gül-e gideriz
------ebediyete…
Hidayet DAL