6
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1221
Okunma

Nişan al, hazır, su!
Söz, susumu kesme
Ki sabrım, dudaklarımı yırtmakta
Dünyanın çarıkları ayaklarda,
Ayaklar düz gitme umudunda, heyhat!
Ruhum ağır metallerin istilasında:
Civa, kurşun, kelime…
Tıp
Duramıyorum,
İçi Bağdat’tan görünen ruhlar,
Kalbiniz temiz sizin biliyorum(!)
Heterojen dağılır şairin duyguları
Sol tarafı çökük gezer
Bilmem kaç kilit vurduğu kalp kapısı
Aşk çilingirine yenik düşer
Hava, su, toprak, kelime
Gülüme, dikenime
Şair,
İğnesi şiir, çuvaldızı bağrını deşer
Tıp
Tanıdığın en kötü oyuncudur iç sesin
İçine düş
Ki zaten, eşekten düşenin halinden
İnsanoğlu insan anlar
Göze geldi söz, kurudu
Oysaki hep kalbe gelmekti umudu.
Tıp
Merhamet kuklanızın iplerini riyanız makaslıyor
Kibriniz, kabriniz
Sevginiz uzanamadığınız et
Bağrınız taşları kıskandırırken,
Açılan avuçlarınız, ateş toplasın gökten
Söz, suzan
Moğollar gibi geçsin şuurunuzdan
İç acılarım, her daim geniş acı toplamım
İçimse bir içim,
Kanmıyorum!
Nesil…
İçi oyulmuş, dışına blue jeans geçirilmiş kabaklar mı?
Hayır, yanılıyorum.
Yanılmalıyım ben, biliyorum.
Bir de, yalanı sevmiyorlarmış
Hah!
Sanki gerçekleri çok seviyorlar!
Hadi yine susuyorum.
Kimin aklı, kaç karış…
Neden karışıyorum?
Hafakan sırtlanmış sorular, ‘tıp’tan da anlamıyorlar.
İçimdeyse, gelip başköşeye kuruluyor doğrular
Orası hayalimin yeri diyemiyorum.
Kıyamıyorum,
Nerede bir keder bulsam,
Elimde avucumda büyümüş sanıyorum.
Masallardan uyanıyorum büyüyeli beri.
Bak sen, büyü değilmiş büyümek
Büyük, bir yük!
“Nasılsa mutlu son" ferahlığı yok içimde,
Kemiriliyorum.
Dipsiz notlar düşüyorum,
İpsiz, sapsız!
Herkesin her şeyi bildiği.
Yutkuna yutkuna kardığım harçtan,
Betonlar döküyorum sözlere.
Tıp!
5.0
100% (6)