7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1339
Okunma

Durdum, bakarak semaya bir zaman gözü doluk;
Ağlamak an meselesi eriyorum soluk soluk.
Neden sonra... Gök gürledi, boşandı gökyaşları,
Ağlıyordum ben, ağlıyordu sema, oluk oluk...
Gökler ağlıyor; yer gülsün diye aralıksız.
Şart mıydı gülmek için ağlamak... Dertli, devasız
Gökyaşlarıyla gözyaşları akıyordu sessizce,
Dur demek kuruntu; kanun bu! Seyret tasasız...
......
Derken bir yavru kuş peyda oldu, ıslanmış,
Üşümüşte titriyor, ağlıyor mu ne? Yaslanmış.
Herkes herşey ağlıyor, hep ağlayanlar toplanmış
Çözülmeyen kinler dağlar gibi; çabalar paslanmış
.....
Hayat bu: Bir yanda gülen diğer yanda ölenler,
Gözyaşıyla kanda yoğrulup ölmeden ölenler..
Bir yanda yaşamak için uğraşanlar mezarda,
Diğer yanda susan ve diri gömülenler.
Her saniyede bin; bin saniyede bir dirilenler.
........
"Kün" emri; la mekan la zaman
Ve varoluş ne varsa kıpırdanan, donan...
Uyanmak bu muştulu emre; taptaze her an.
Ve yakalabilmek mutlu oluş sırrını,
Güneşe meyledip, serdarlara vermek sırtını...
S. Edip Yörükoğlu