8
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
3419
Okunma

şimdi ben ne desem sana
ne anlatsam
hangi anıları yazsam
hangi yaraları
dışarıda kar yapağıları savruluyor
hava dumanlı doruk, ölü bir sevdadan söz ediyor
o sevda ki, ayrılığın koynunda
kurşun yemiş kanatlarıyla
yarası Kızılırmak kadar kanayan
adını gizliyorum yüzümde bir ayıp gibi
ne gözlerim yolda artık
ne yüreğim ağzımda
aldım bütün vuslatsızların kırgınlığını
gülmeyeceğim bir daha
ayrılığın parmak uçlarına yürüyen ateşi
varsın dokunduğu yeri eritsin
varsın yerle yeksan etsin
gittiğinden beri
hayat güz intiharlarından arta kalan esinti
öç alır gibi
çırpıyor kanatlarını başımın üstünde
gün olur bir düşmanın yüzü
ya da daha kötüsü
buzullardan daha soğuk
daha dilsiz
daha sağır
tırnaklarım gömülüverdi çocuk avuçlarıma
çamlarında ardıçkuşunun öttüğü dağlarım yandı
duvarlarım çatladı, kapılarım kapandı
odalarım güz kokulu gurbet
‘ah, sen..!’
derdi hicran
sen yüreğimde sızan kan
güneş çiçek açıyormuş, gün turkuazmış bu şehirde
benim yanımda gündüzlere bölünmüş geceler var
bu şehir batadursun
sensiz olmuyor yâr
sensiz olmuyor
mevsimsiz iklimlerin örtüsü altında
ruhum ölüsünü içinde saklayan toprak
otlar nasıl kuruyorsa
işte öyle unufak
keşke hiç görmeseydim
gözlerinle yürümeseydim sokakları
başımı alıp gelmeseydim senin ayaklarınla
şimdi nasıl durdurabilirim
nasıl gem vurabilirim şahdamarımdaki kana
ağlamak istiyorum
ağlayıp unutarak geçirmek istiyorum zamanı
geride bırakmak için geçmişin külünü
gözyaşlarımla içimi yakmak istiyorum
dokunmayın bana
dokunmayın
ağlamak istiyorum
Müsadenizle
5.0
100% (11)