7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
869
Okunma
soyunup kutsal hezeyanına
tutulmamalıydım şu aşüfte yalnızlığıma
çağcıl rus ruletleri oynamamalıydım kadınımla
bin kere tetik düşürmeliydim yine de
içimdeki zindanı kurtarmaya
ağlamam gerekirdi belki de
kündeye getirilmiş aşklarıma…
öyle bir tokat ki şimdi
yüzümün cenderesinde
kirli şehir uğultuları
hep bir kuytuluk arayışı
kargacık burgacık da olsa!
-sızlamış kaburgamda izi kalmış erozyonlarım
katmer katmer uçurumdan bozma yar’larım-
bu mavilikler içinde kaç kıçı kırık su yuttum
en tuzlusundan
ne denizler yakaladım
gecelerin katran koynundan
paslı demir yığınlarının asbest solukları
okyanusumu çaldı
kara boğazıma saplandı
yutkunamadım...
avuçlarımda bir çavlan eriyor şimdi
az kaldı görüyorum
ölümün geldiğini
beynimin şaşı dehlizlerinden
babam diye sesleniyorum;
-beni bir şiire sakla!-
hidayet dal/Can Sokağı Lambalarıa
seni sevebilmek değer olacaklara.
ey sevdiğim!
hicrana düşmek,
düşürmek niye?
nedir hercai olmanın kerameti?
kaybedersek bir gün,
yüreğimizdeki asaleti.
bil ki kalmayacak
hiçbir şeyin kıymeti...
işte o zaman;
peşinde koşturduklarımız,
ve dolu sandığımız bomboş kalpler,
bize gülecekler!
ihtimal gelmeyecek,
bahar dediğimiz mevsimler.
coşkulu nehirler gibi,
akıp gittiğinde hayatımız;
günü gelecek durgunlaşacağız.
ola ki unutulacak;
sarp ve yalçın,
nice kayaları aşındırdığımız.
güneşin son ışıkları vururken yüzümüze,
sarı sonbahar yaprağı misali
döne döne düşeceğiz yere!
ola ki kaybettiklerimize yanıp yıkılacak,
bir an bile bulamayacağız.
öyle de olsa
seni sevebilmek
değer olacaklara.
içimde filizleneni,
kazıyabilmek hayata.
bir yalnızın kalabalık telaşında,
aradığını bulabilmek
-öylesi seni sevebilmek-
ben ki ağlarım;
herkesin güldüğünden,
daha da büyük bir hazla,
düşler görürüm capcanlı,
kör karanlığa şafak attırır
ayaydın yapabilirim,
kara geceleri.
ve hep gülsün isterim gözlerin
buğusunu yitirmeden.
gitme bu alemden
bir kısacık gününe
bir ömrü
sığdırabildiğini görmeden.
hidayet dal/can sokağı lambaları