34
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
1599
Okunma

Şah mat oldu
Tahtının üzerinde kalakaldı
Zinde kalmanın bolluğu yoktu
Oyun değildi
Hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı
Saltanatının kefenlenmesini izledi
Başını önüne iyice eğmişti
Kendini taşıyan zemine son ağırlığına dek bırakıp
Yedi kat yerden başlayan
Aşağıların aşağılığında
Kendini kendine çeken yer ile hemhalleştiler
Ellerinin olması gereken yerde olmadığını farketti
Dün denilen gün maziydi artık
Ulaşılması imkansız geçmiş
Hangi mazlumun ahı vardı bu sefil günde
Sahip olduğu kötülükler yoktu ortalarda
Üzerindeki demirden elbise ağır geliyordu artık
Zırhını çıkartıp attı
Onların yanına
Mazlumluğun, çaresizliğin kudreti ellerinde duruyordu
Kırık kalplerin kendisine baktığını gördü
Geri dönüşü katledilmiş umutlardaydılar
Elinde kalan insanla yüzleşip
Yoksun duyguların verdiği mahmurlukta
Kafa kafaya verip ağlaştılar...
birer kadim dost gibi
Avuçlarını ğöğe kaldırdı
Son sayfadaki çiseli yağmurlarıyla
’Kralların kralı bana yardım et’
Demekten kendisini beri edemedi
Sinmiş büzük arzularıyla
Sadece nefes alabilmenin hazzında
Kayboldu
Başı dönüyor , üşüyor
Kıpkırmızı kan
Tahtın pervazlarından yere süzülüyordu
Usulca karanlığa çekildi
İstemeye istemeye
Altmış yıllıkmış o
Gökten ateşe düşen
Üzerinde demirden halkalar çakılı
Perçinlenmiş
Zincirlerin pasında kirlenmiş
Yekpare
Simsiyah bir taş...
..
5.0
100% (26)