1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1017
Okunma
gidiyorsun ya,
yokluğundan cesaret bulup
öptüğün yeri ıslatıyor hain gözyaşı!
sağanak yağışlı
yanaklarımın coğrafyası!
dokunduğun ellerim
üşüyor,üşüyor ve her üşüyüşte
yokluğunun soğukluğu özleme dönüşüyor!
gidiyorsun ya,
ayak seslerini takiben
hüznü veriyorsun kollarıma bir bebek gibi.
’nur topu gibi ayrılık oldu, ona iyi bak.’ diyorsun.
elbette bakarım, bana bakmadığın gibi..
gidiyorsun ya,
içimin derinliklerinden kopuyor çılgın bir fırtına,
üşüyorum..
bu kez ayrılık ceketini veriyorsun omzuma.
ilikliyorsun hüzün düğmelerini,
ve hüzün düşmez oluyor yakamdan.
gidiyorsun ya,
arkandan bakarken
son kez bakmanın umudunu yaşıyorum.
ayakların hırçın bir fırtına gibi uzaklaştırmak istiyor geride kalanları.
attığın her adımda sensizliğe yaklaşıyorum!
gidiyorsun..
arkana, ardına bakmadan..
arkandan bakarken dudaklarının değdiği yeri ıslatıyorum,
silmiyorsun, geçmişinin aksine.
gidiyorsun ya,
ardından uzun bir ıslık duyulsun,
dönüşünün melodisi!
ıslık her gideni getirirse eğer
düdüğü kıskandırır dudaklarım.
gidiyorsun ya,
bir kova gözyaşı akıtıyorum ardından.
’su gibi git’ diyorum,
’su gibi gel, gitmemek üzere!’
çünkü bir daha gidersen
gözlerim susuzluğa susar,
ektiğin sensizlik tohumlarını yaşartır
ve ektiğini biçer!
delicesine özler yanaklarım, kuruluğu.
çünkü gidersen
öptüğün yeri ıslatır hain gözyaşı!
sana ihanet eder dudaklarım,
adını anmak yerine
’gel’ der...
çünkü gidersen
ben hala yaşarken,
her gün ölen ruhumun soğukluğunu tadarım!
hala gitmek istiyorsan git,
yolun açık olsun, kalbin kapalı...