0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
900
Okunma
ocak
ocak ayında soğuk bir gece
amaçsız arabamla geziyordum
onu durakta gördüm durdum
“gelirmisin?” dedim
geldi
beyazdı teni kar gibi
yüzü billur bir sürahiden akar gibi
duru ve güzeldi
konuşmuyordu
bense tanışmak istiyordum sabırsızca
“nereye?” diye sordum “ya siz?” dedi usulca
“şeey öylesine geziyordum işte”
Araştırıyordu bakışları yüzündeki saklı gülüşte
kim olduğunu bilmekti derdim
“ineyim” dediğinde kartımı verdim
“aramanızı çok isterdim”
Titriyordu sesim
tıkandı tıkanacak nefesim
gülümseyerek kartı cebine attı
zihnime kazındı bu resim
bir hayal gibi gecenin içinde eriyip kayboldu
şubat
günler bekleyerek geçti ağır
ümidim git gide azaldı
aklımda gecede giderek soluklaşan duru beyazlığı kaldı
“aramayacak” derken bir gün telefon çaldı
ilk günkü yerde buluştuk
küçük izbe bir kafeterya
heyecanlı çekingen konuştuk
“iyi ki aradınız” dedim
“çok sevindim”
“neden?” diye sordu
şaşırdım kekeledim sindim
gülüyordu
alabildiğine gizemli
zayıflığımdan tiksindim
nemli dudaklarında müstehzi kıvrımlar
güzeldi
gri gözlerine dalıp gitmişim bir süre
gecenin sonu geldi
mart
bahar uzaktan göz kırpıyordu
daha sık buluşmaya başladık
kâh kırlarda erken çiçeklerin peşinde koştuk
kâh boğaz kıyısında lodoslu dalgaları taşladık
nisan
ilişkimiz artık çekingen değildi
buram buram bahar kokan yağmurlu bir nisan günü
doğal bir tavırla bana eğildi
dudaklarım damarlarındaki ısıyı dudaklarından bildi
mayıs
çınarlar giyindi yeşil tüllerini
erguvanlar mora yazdı
o hâlâ ilk gördüğüm gibi bembeyazdı
mevsim deli bahar
kâh ılık kâh ayazdı
ateş bacayı sardı elbette
kim ne dese boş
doğa işini yapacaktı
benim avuçlarım terli
onun göğüsleri sımsıcaktı
haziran
iyice azaldı ayaz
kapının ardında
geldi geliyor sıcak yaz
temmuz
son bulutlar dağıldı yağmurlar uzaklaştı
gökyüzü griden arındı mavileşti
doğanın hakimi artık güneşti
uzun beyaz boyun ince kollar mermer omuz
giderek pembeleşti
ağustos
aman tanrım şu hale bak
sıcak sıcak sıcak
ne yar istiyor gönül ne dudak ne kucak
serin suya dalmaktan başka ne var yapacak
eylül
güneşi de güzel yağmuru da
keşke hayat hep eylül olsa
ılık yumuşak sakin
lâkin arkada bekleyene bak
kış kime olmuş yar
ancak beterin beteri var
biraz daha sonrasında pusuya yatmış kar
ekim
ağaçlar çıplak yine
gök gölgeli yel nemli
aşkımız yol ayrımında
karar zor her söz önemli
göçmen kuşlar vedada güneş yakmıyor artık
pembeler solgunlaştı mendilin ucu yırtık
kasım
ne yana dönsem kara bulut
tâ be sabah özlem
tâ be sabah umut
akşamlar keder dolu
böyle gelmiş böyle gider
o aşkı unut
aralık
poyraz sert soğuk azgın
o güzel yüz gizemli değil artık
asık donuk kızgın
anlıyorum ki aşkımız bitti
sıcak yaz kış aşkını eritti
yine yalnızım işte
odam boş kapım aralık
arabayla turlayayım biraz
kış ortasında kalbim yine kiralık
(eylül ‘02)