Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
(Mustafa Çetiner)
(Mustafa Çetiner)

NÂZIM'A

Yorum

NÂZIM'A

( 8 kişi )

15

Yorum

3

Beğeni

5,0

Puan

1919

Okunma

NÂZIM'A


Saygıyla ve rahmetle...


Hey gidi Nâzım usta, boşuna çalışmışsın
Hapislerde yatarak zar zor olmuşsun şâir
Adına "hâin" denmiş, sürgüne alışmışsın
Oysa neler yazmışsın vatan, millete dâir
Sanki ülkem halkının derdi yok gibi başka
Eli her kalem tutan şiirler yazar aşka
Artık şâirlik kolay, bol yorum yazman kâfi
Şimdi her taraf Nâzım, her taraf Cemâl Sâfi!


Üçhaziranikibinoniki.


.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (8)

5.0

100% (8)

Nâzım'a Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Nâzım'a şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
NÂZIM'A şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Halil Manuş
Halil Manuş, @halilmanus
5.6.2012 08:18:44
"Artık şâirlik kolay, bol yorum yazman kâfi
Şimdi her taraf Nâzım, her taraf Cemâl Sâfi!"

Vallahi şairlik kolay mı orasını bilemem ama her tarafın şimdilerde Nazım
olduğuna katılır ancak Cemal Safi olunamıyacağınıda vurgulamak isterim ki zaten sizde (!) ile açıklık getirmişsiniz.
Cemal Safi ile Geçenlerde Çorum'da bir etkinlikte sohbet etme imkanımız oldu.
Şiirleri ile büyüklüğüne söz söylenemeyecek Safi, sohbeti ilede kendinin kolay Safi olmadığını gösterdi.

"Al gülüm ver gülüm" misalli yorum yazanlara oldum olası karşıyımdır.
Yorum şiirin üzerinden yapılmalıdır diye düşünürüm.

Şiir mesaj vermektir bence ki ben şiirinizden mesajımı aldım.
Selam ve saygımla...
Gül Şehri
Gül Şehri, @gulsehri
5.6.2012 01:30:16
5 puan verdi
Nazım neler yaşamış ve yazmışsa, her şair de çok şey yaşamış ve yazmıştır... Mehmet Akif Ersoy Necip Fazıl... ve daha niceleri... (Allah hepsine Rahmet eylesin)

Atıfda bulunduğunuz mesele bu değil gibi geldi bir şairi övmekten ziyade, kolay şair olunmayacağını anlatmak istediniz.. Bir konuda hemfikir değilim sizinle neye dair yazıldığından ziyade nasıl yazıldığıdır önemli olan... Ana fikri sevgi, ya da öfke veyahut vatan millet inanç farketmez... Bir çok şair vardır çok güzel şiirleri vardır ama verdiği mesajı beğenmeyiz... Bu onu şairlikten çıkarmadığı gibi, İki kelimeyi bir araya getiremeyen ve vatan millet sakar diye hayrıkandan da şair olmaz...
Verdiği mesaj güzel olabilir derin olabilir değişmez...

Yazmak istiyorsa yazsın o da bir öz güvendir bana göre ... Hiç değilse anlamı bir şeyler yazıyor...
Para kazanmıyor, şöhret olmuyor duygularını kendince dile getiriyor...

Şiirlerinizi her zaman beğenerek okuyorum fikirlerde bazen çatışmış olsak bile değişmez güzele güzel denir efendim selam ve dua ile...
Yıldız Toksöz
Yıldız Toksöz, @yildiztoksoz
4.6.2012 22:55:20
5 puan verdi
Aşk şiiri en kolayı bunu biliyorsunuz, polemik olmaz,alınan olmaz ama tabi ki emek ister ne yazılırsa yazılsın.Siz emek verenlerdensiniz.Kutlarım,saygıyla.
Şe
Şefik Tiryaki, @sefiktiryaki
4.6.2012 20:36:19
güzel bir ahd-e vefaydı kalemine sağlık, yürekten tebrikler.
yılmaz    güdü
yılmaz güdü, @yilmazgudu
4.6.2012 19:08:44
Şiir seven şiire katkı yapan herkese teşekkürler.
Işık  Mehmetali
Işık Mehmetali, @isikmehmetali
4.6.2012 19:06:47
5 puan verdi
Saygıyla ve rahmetle...


Hey gidi Nâzım usta, boşuna çalışmışsın
Hapislerde yatarak zar zor olmuşsun şâir
Adına "hâin" denmiş, sürgüne alışmışsın
Oysa neler yazmışsın vatan, millete dâir
Sanki ülkem halkının derdi yok gibi başka
Eli her kalem tutan şiirler yazar aşka
Artık şâirlik kolay, bol yorum yazman kâfi
Şimdi her taraf Nâzım, her taraf Cemâl Sâfi!


Üçhaziranikibinoniki.

Kutlarım yüreği ve kalemi,
ŞİİRİNİ YÜREKTEN ALKIŞLIYORUM
Saygılar selamlar
Mütekaid
Mütekaid, @mutekaid
4.6.2012 16:24:38
Ya hocam sizi anlayamadım kuran kursunda okudum diyorsunuz müslümanları taşlıyorsunuz atatürkcüyüm diyorsunuz komunisti övüyorsunuz şiirlerinizde.atam komünizm görüldüğü yerde ezilmelidir diyor .atatürk ve nazım sağ olsalar asla yanyana gelmezler siz hangisinin yanında olurdunuz.tezattan kurtulunuz saygılar
Oflu
Oflu, @oflu
4.6.2012 15:24:11
İnsanın gözüyle görmediği, kulağının duymadığı konularda; hele hele tarih gibi onlarca farklı şekilde rivayet edilen bir alanda çok iddialı sözler söylemesi ve konuşması kanaatimce çok doğru değildir. Lâkin, Nazım Hikmet konusu gerçekten çok kafamı karıştırmış bir konudur. Bu konuda yıllar önce bazı araştırmalar içinde bulunurken aşağıdaki yazıyla karşılaştım. Ne kadarı doğrudur ne kadarı değildir elbette tam olarak bilmek mümkün değil.

Paylaşmak istedim Mustafa Bey.

1)

" Atatürk’ün yorumu;

Nazım' ın KAFATASI, BİR ÖLÜ EVİ ve UNUTULAN ADAM isimli oldukça basit piyesleri Şehir Tiyatrosu' nun (Darulbedayi) sahnesinde aylarca oynanmış Nazım' a hem para hem şöhret temin etmişti. Üstelik Nazım' ın şöhreti Atatürk' e kadar ulaşmıştı.
Atatürk de, Nazım adına yapılan bu geniş reklam ve propagandaya pek itimat etmediği için:
- "Şunun bir şiirini kendi ağzından plağa alın getirin bakayım" demiş. Nazım' ın "Hazer" ve "Salkımsöğüt" şiirleri kendi diliyle plağa alınarak Atatürk' e dinletilmiş, Atatürk bunları dinledikten sonra aynen:
-" Bu şiirlerde Türk Milleti'nin hayatına kasteden bir bomba var" demişti.
Atatürk O' na ilk notu vermiş, şiirlerinin muhtevasında ki korkunç maksadı anlamış olmasına rağmen o günlerde Atatürk' e yakın olmağa çalışanlar, Atatürkçülüğü kimseye vermek istemeyenler, ona bu beyandan sonra bile methiyeler yazmışlar hatta Nazım mahkum olduktan sonra bile, ona hapishanede telif ve tercüme eserler yazdırtmak suretiyle maddi yardımda bulunmuşlardır. "





2

" Son günlerde kulaklarımız yine Nâzım Hikmet teranesi ile dolmaya başladı. Bu, açılan ilk kampanya değildir. Türkiye’de Nâzım Hikmet konusunda zaman zaman rüzgârlar estirilir. Şairin memleketini çok sevdiğinden, İstanbul’a hasret içinde öldüğünden, Anadolu’da bir “ceviz ağacı” dibinde mezarının bulunmasını çok arzu ettiğinden bahsedilir.
Bu büyük Türk (!) şairinin mezarının Moskova’da bulunması milletimiz ve devletimiz için büyük bir ayıp olarak gösterilir. Bizim bu ayıptan bir an önce kurtulmamız için, Nâzım’ın mezarını Türkiye’ye getirmek ve onun ruhundan özür dilemek zorunda olduğumuz tekrarlanır...
Acaba bu istek Nâzım’ın isteğine uygun mudur? Burası önemli değil. Önemli olan, Marksistlerin kendilerini tatmin edebilmeleridir. Komünist sistemin çok acı bir şekilde iflâsından sonra, Türkiye gündeminde kendilerine yer bulabilmeleridir. Bunun için genellikle kış ve ilkbahar mevsimleri seçilir. Zira Marksistlerimiz yaz ve sonbahar mevsimlerinde tatilde bulunurlar. O zamanlarda gündeme gelmek gibi bir ihtiyaçları yoktur.
Gündeme gelmek istediklerinde, Marksist olmayan kesimden de destekçi bulabilirler. Bu da Marksist olmayan kişilerin, “gündeme gelmek için ille de Marksistlerin yaygarasına ihtiyaç duyulduğu” şeklindeki batıl inanışlarına dayanır. Bu aldanışa bazen bakan seviyesinde kişiler de kapılarak, “Nâzım’ın mezarı mutlaka gelmeli/Muazzeb ruhu huzura ermeli” nevinden tekerlemeler söylerler.
Zannederler ki koltukları sallanmaya başladığında, Marksistler, bu desteklerine karşılık, onları koruyacaklardır. Amma ne yazık! Bu beklenti hiçbir zaman gerçekleşmez...
•••
Bu noktada Nâzım Hikmet’in hayatına kısa bir bakış yapmak zorundayız.
Hazret annesinden doğduğu 1902 (Selânik) yılında sultanü’ş şüera değildir henüz. İleride 1950’li yıllardan itibaren, bu unvanın da az görülerek kendisine sultanü’ş şüeraü’l cihan payesinin verileceğinden de habersizdir. O da her çocuk gibi doğar doğmaz ağlamaya başlamıştır. Ama bu ağlayıştaki ahenk, daha o zamandan en büyük Türk şairi olacağının habercisi gibidir. O kendini her ne kadar Türk kabul etmese de, dost ve âşıkları onu böyle pazarlamaya devam edeceklerdir.
Nâzım 1921 yılında Moskova’ya gidip, Doğu Halkları Üniversitesi’ne girene kadar milliyetçi bir şair sayılabilir. Orada 24 saat Marks - 24 saat Lenin - 24 saat Engels okuduktan sonra iyi bir komünist olur. (Not: Komünizm Ekim 1917’de Rusya’da yapılan ihtilâlle iktidara gelmiş, milyonlarca kişinin ölümüne sebep olmuş, Kafkas ve Orta Asya Türklerini de esaret ve zulüm altında inletmiş, başlangıçta vaadettiği pembe dünyanın tam aksi zifiri karanlık bir dünya gerçekleştirmiş, milyonlarca insanı açlık ve sefalete mahkûm etmiş, nihayet 1988 yılında tarihe karışmış bir ideolojidir. Nâzım -ileri görüşlü, büyük dahi ve şair Nâzım- ömrünü bu ideolojiyi Türkiye’de de iktidara getirme ve Türk halkına böyle bir refahı (!) yaşatma mücadelesine adamıştır.)
Lütfen dikkat edelim! Kurtuluş Savaşı destanının şairi Nâzım, Kurtuluş Savaşı yıllarında (1919-1922) 17-20 yaşlarındadır. Her nasılsa bu savaş sırasında bırakın cepheye gitmeyi, Ankara’ya bile gitmemiş; kendisine eğleşme mahallî olarak Moskova’yı seçmiştir.
Anadolu’da 16 yaşındaki Türk gençleri yokluklar içinde cephe cephe dolaşırken, Türk kadını kağnılar üzerinde mermi taşırken, çocuğunun üzerine örteceği örtüyü nem kapmasın diye top mermisinin üzerine örterken, destan şairi Nâzım Moskova’da komünizm tahsil etmektedir. Türkiye’ye dönüşü de her şey olup bittikten, Cumhuriyet kurulduktan sonradır (1924).
Türk milleti, Türk gençleri Kurtuluş Savaşı’nı yapmış, hazrete de Moskova’dan izlediği savaşın destanını yazmak kalmıştır. Kurtuluş Savaşı Destanı’nın şiir değeri ayrı bir yazı konusudur. Ancak destanda da yer alan “Karayılan” isimli Türk kahramanının niçin “korkak bir tarla faresi”ne benzetildiğini sormak hakkımızdır.
Dahinin hayatını incelemeye devam edelim.
1924’te İstanbul’a döndü. 1925 yılında komünizm propagandasından 15 yıl hapse mahkûm olunca, Rusya’ya birinci kaçışını gerçekleştirdi. 1928’de tekrar Türkiye’ye döndü. Cezasının yanlışlıkla verildiği kanaatine varılmış olacak ki, aklandı.
1933’te tekrar yargılanırken imdadına cumhuriyetin 10. yılı affı yetişti. 1936’da yine mahkemedeydi. Suçlama “komünist kışkırtıcılığı” idi (Elbette bu Nâzım için son derece şerefli bir işti).
1938’de orduyu ve donanmayı isyana teşvikten 28 yıl 4 aya mahkûm oldu. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1950 yılında Demokrat Parti onu hapisten çıkardı. O da anavatanı Rusya’ya ikinci defa kaçtı. Yani Nâzım Rusya’ya kaçtığında hapiste değildi. Mahkûm da değildi. Hakkında açılmış herhangi bir dâva da yoktu. Hür bir insandı. Hür iradesiyle karar verdi ve Rusya’ya kaçtı. Kendine vatan olarak orayı seçti. Bu, şuurlu bir seçiş idi. 29 Haziran 1951 tarihinde Moskova havaalanına inen Nâzım Hikmet’in orada verdiği beyanat 30 Haziran 1951 tarihli Cumhuriyet gazetesinde şöyle haber oldu:
“Moskova radyosu dün akşamki yayınlarında Kızıl şair Nâzım Hikmet’in Moskova’ya vardığını ve havaalanında beyanatta bulunurken, “Beni yaratan Stalin’dir” diye bağırdığını bildirmiştir. Gene Moskova radyosuna göre kızıl şair, Stalin’i göklere çıkaran şu sözleri de sarfetmiştir: “Gözlerimin ışığını Stalin’e borçluyum, her şeyimi ona borçluyum, o beni yarattı, o beni yaşatıyor.”
Nâzım komünizme öylesine körükörüne bağlıdır ki, bu sözleri ile en az 50 milyon insanın katilini, Stalin’i, ilâh mertebesine yükseltmektedir. Büyük dahi, ne yazık ki Stalin’in bu yönünü görememiştir.
Nâzım Türkiye’de yaşadığı yıllarda toplam 17 yıl hapis yattı. Bunların hepsi Atatürk ve İsmet İnönü dönemlerindedir. Demokrat Parti iktidara geçince serbest bırakılmıştır. Yani Nâzım’a yapılan haksızlıkların (!) vebali Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye aittir. Bugünün Marksist-entel Nâzımcıları bu konuda hesap sorarken, yanlış adrese geldiklerini bilmek zorundadırlar. Ya Atatürkçülükten vaz geçeceklerdir, ya Nâzımcılıktan. Nâzım’ın İnönü devrinde yattığı 12 yıl hapsin hesabını da sayın Erdal İnönü’den sormaları daha mantıklı olur. O, “Ben siyaseti bıraktım.” derse, sayın Deniz Baykal’a müracaat edebilirler.
Söylemek istediğimiz şudur:
Hem Atatürkçü hem Nâzımcı olmak bize iki yüzlülük gibi geliyor.
•••
Gelelim Nâzım’ın vatan hasreti ile öldüğü meselesine. Bu konuda onun, ölümünden 17 ay 26 gün önce (7 Aralık 1961) Sovyetler Birliği vatandaşı olmak için zamanın başbakanı Kruşçef’e dilekçe verdiğini okuyoruz. Bu dilekçe Nâzım’ın Rusya’ya kaçısından 10 yıl sonra yazılmıştır. Mektupta sonsuz bir komünizm ve Rusya sevgisi devam etmekte, ayrıca Türkiye’ye duyduğu söylenen hasret konusunda ise en ufak bir ip ucu bulunmamaktadır.
“SAYGIDEĞER NİKİTA SERGEYEVİÇ
19 yaşından beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de Sovyetler Birliği’ne bağlıyım.
Bolşevik Partisi’ne, ilk olarak 1923 yılında üye oldum. Ardından 1924 yılında yine Moskova’da, Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi oldum.
1925 yılı başında Moskova’daki Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ni bitirdim ve parti işleri için Türkiye’ye gittim. 1925 yılı sonunda, Ankara’da yeraltı çalışmaları gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım.
Sonra, yine Moskova’ya döndüm. 1928 yılında Türkiye’de parti işleriyle uğraştım. O zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. Başta Sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım. Ben sayılı komünist şairlerindenim. Çok mutluyum. Çünkü büyük Ekim Devrimi’nin beşinci yıldönümünü Moskova’da kutladım, şiir yazdım. SBKP’nin 22’inci kongresini kutladık. Bu nedenle de şiir yazdım.
Artık 10 yıldır Moskova’da yaşıyorum. Ailem de yanımda. Bütün Sovyet halkı gibi buradaki yaşama alıştım.
Saygıdeğer Nikita Sergeyeviç, yardım edin, ben Sovyet vatandaşı olmak istiyorum.
En iyi dileklerimle.
Saygılarımla.
Nâzım HİKMET
7 ARALIK 1961”.
Uzun sözün kısası: Nâzım bilinçli olarak Rusya’ya kaçmış ve bilinçli olarak Sovyet vatandaşı olmak istemiştir. Bir insanın ölüsünün, vatan bildiği yerde bulunması da son derece normal ve hakkaniyet ölçülerine uygundur. O da 3 Haziran 1963’te Moskova’da ölmüş ve vatanının topraklarına gömülmüştür. Nâzım’ın mezarını Türkiye’ye getirmek isteği, bu insanın ruhî durumunu tartışmaya açmak ve onun Rusya’ya kaçma ve Sovyet vatandaşı olmak kararlarını aklı yerinde olmadığı bir zamanda verdiğini kabul etmek demektir. Şimdi Nâzım’ın mezarını Türkiye’ye getirmek isteyenlere soruyoruz:
Nâzım Hikmet deli miydi?
Önemli not: Nâzım Hikmet’in Türkçenin en büyük şairi olduğu şeklindeki iddia hakkında aydınlanmak ve etraflı bir Nâzım Hikmet tahlili okumak isteyenler şu yazıya bakabilirler/bakmalıdırlar: Prof. Dr. Birol Emil, Nâzım Hikmet Masalı, Türk Edebiyatı, Haziran 1996, sayı 272. s. 7.

Ahmet Bican ERCİLASUN "


( Prof. Dr.Ahmet Bican ERCİLASUN kimdir?

1943 yılında İzmir'de doğdu. Babası Kıbrıslı, annesi Kastamonuludur. İlk ve orta öğrenimimi İzmir'de tamamladı. İzmir İmam-Hatip Okulunu ve dışardan fark derslerini vererek Ayvalık Lisesini bitirdi. 1963'te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne girdi. 1967'de Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'ne asistan olarak girdi. Kars'tan derlediği metinlere dayanarak hazırladığı "Kars İli Ağızları - Ses Bilgisi" adlı teziyle 1971'de "doktor" ünvanını aldı. 1976 Haziran'ı ile 1977 Ağustos'u arasında Amerika Birleşik Devletleri'nin Seattle şehrinde University of Washington'da misafir araştırıcı olarak bulundu. 1979 yılında "Kutadgu Bilig'de Fiil" adlı teziyle doçent oldu. 1983'te ek görevli Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün başkanlığına getirildi. 1986'da Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Faktültesi'ne profesör olarak tayin edildi ve bu fakültenin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kurdu. Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulu Müdürlüğü görevini yürüttü.1992'de Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü kurulunca bu bölümün başkanlığına getirildi. 1993 - 2000 yılları arasında Türk Dil Kurumu başkanlığı yapmıştır. 2001 yılında Kırgızistan'da Manas Üniversitesi'nde misafir profesör olarak bulundu. 15 Aralık 2002 tarihinde Aydınlık Türkiye Partisi genel başkanı seçildi. 2004 yerel seçimlerinden sonra bu görevi bırakarak aktif siyasetten çekildi. Hacettepe Üniversitesi'nde Yeni Türk Edebiyatı profesörü olarak görev yapan Bilge Ercilasun'la evlidir; iki çocuğu vardır. Halen, emekli olduğu Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde, dışardan ders vermektedir. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun'un Türk dili, edebiyatı, Çağdaş Türk Lehçe ve şiveleri konusunda pek çok eseri ve makalesi bulunmaktadır. )

Oflu tarafından 6/4/2012 3:33:30 PM zamanında düzenlenmiştir.
DOSTLUKCAN
DOSTLUKCAN, @dostlukcan
4.6.2012 15:15:50
Sanırım burdan bir payda benim almam gerekiyor ençok aşk şiiri yazanlardan biride benim.:)) şairler sadece aşk şiiri yazmazlar halkın sesi olurlar kulagı olurlar gözü olurlar nazım hikmet olmak kolay degil mesajınızdan ben payıma düşeni aldım başkalarıda alacaktır eminim dogru sözü alkışlamaktan başka ne denebilir.

yüreginize ve emeginize saglık saygılarımla...
Yalcin Temiz
Yalcin Temiz, @yalcintemiz
4.6.2012 13:33:44
Büyük Usta Nazım'a saygılarımı sunuyorum. Bence Başka Nazım yok. Andığınız için teşekkür.
Afet İnce Kırat
Afet İnce Kırat, @afet-ince-kirat
4.6.2012 13:30:56
doğru söze ne denir, Nazım Hikmete rahmet, Cemal Safi 'ye hayırlı ömür dileklerimle...
Dikçe
Dikçe, @dik-e
4.6.2012 13:24:43
5 puan verdi


adını bile doğru yazamayanlarla dolu üstelik.

sağol abi anlamlıydı.
DuygusalsairBilalyilmaz
DuygusalsairBilalyilmaz, @duygusalsairbilalyilmaz
4.6.2012 13:19:47
5 puan verdi
Değerli dost;bizlerde nazım Hikmete Yüce yaradandan rahmet dilerken ruhu şaad olsun.saygı ve selamlarımla

Bilal YILMAZ
oktayzerrin
oktayzerrin, @oktayzerrin
4.6.2012 13:19:37
5 puan verdi
gayet yerinde bir şiir ve azda özü anlatıyor başarıyla...teşekkürler,tebrikler..selamlar, saygılar...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL