28
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3084
Okunma

Bazen düşünüyorum da; çağımız Türkiye’sinde "aydınım" diye geçinenler
acaba en azından Mevlana Celâlettin-i Rûmî kadar entelektüel olmayı
Başarabilmişler midir?
İçinde bulunduğumuz 2007 Mevlana yılında Anadolu’nun yetiştirdiği bu büyük
İnsana borcumu ödemek istedim. Onun öğretisine bağlı kalarak.
Sevgilerimle
Gel!
Siyahî, beyaz, sarı, gri, melez,
Turuncu, mavi, eflatun, güvez
Irk-mırk, renk falan fark etmez.
Sarhoş, ayyaş, kumarbaz,
İster dört kitaba tabi bir softa,
İster başka dinli-dinsiz,
Veya İpli –ipsiz, beynamaz,
Fark etmez gel!
(Sadece düzenbaz, hilebaz
Yalakacı, soytarı, madrabaz
Dangalak, dönek ve fırıldak hariç
Bir de satılık-kiralık-hain, katil, tetikçi ve gammaz değilsen
İyi hoş olur ki; bunlar insan karakteri olamaz) (1)
Ne yersen ye
Ne içersen iç
Zıkkım veya nar suyu
Erkek-kadın-Yaşlı-genç, evli bekâr,
Uzun boylu-cüce
Zayıf-şişman
Mekkî-medenî
Şehirli-köylü
Veya bedevi
konuştuğun dil de
kökenlerin de
farketmez.
İlgilendirmez beni.
Yeterki,
Küçücük bir akıl kırıntısı olsun
beyninde.
Biraz da vicdan yeşermişse
Yüreğinde,
Gel!
...............................
Gel a canım!
Bütün öğrendiklerini
Unut da gel!
Sevmeye gel!
İçindeki “SEN”i
Öldür de,
İnsan olmaya gel
.....................
Eğer sen “Sen”i atarsan
Ben de “Ben”i
..................
Dünya kardeş,
Dünya Cennet
Sevda dinimiz
Sevgi ibadetimiz olur!
Söndürürüz işte o zaman!
Şu alev alev yanan cehennemi...
.................................
(1) Mevlana Celalettin-i Rumi insanlığı gel diye çağırdığında yukarıda
Anılan insan karakterlerinin çoğu o çağda yoktu. Tarım kültüründe
Olduğu gibi –mısır piçi misali- sonradan türemiştir.
Celâl Çalık