Kötülük etmeden pişman olmanın en iyi şekli, iyilik etmektir. bretonne
Şaban Aktaş (Homerotik)
Şaban Aktaş (Homerotik)

GÜNEŞİN İDAMI

Yorum

GÜNEŞİN İDAMI

7

Yorum

4

Beğeni

0,0

Puan

1572

Okunma

GÜNEŞİN İDAMI

GÜNEŞİN İDAMI

Ekho ve Narkissos

Özet: Selma Yıldız



Ekho ve Narkissos’un eşsiz güzellikteki öykülerini hepimiz biliriz. Şairler, yazarlar, ressamlar, müzisyenler tekrar tekrar bu öyküyü işlemişler, her biri bu mitolojik öyküye kendi yorumlarını katmışlardır. Psikoloji içinde de yorumlanmış bu öyküye bir de burada yine psikoloji içinde yer verelim istedim.

Öyküyü kısaca hatırlayalım.

Liriope isimli nympha ırmak-tanrısı Kephisos tarafından hamile bırakılıyor ve çok güzel bir oğlan çocuk dünyaya getiriyor. Oğluna Narkissos ismini veriyor. Teirasias isimli kahin, Narkissos için, herkes tarafından anlaşılmaz bulunan bir kehanette bulunuyor. Liriope, oğlunun ölümlü olup olmayacağını, ihtiyarlayıncaya kadar yaşayıp yaşamayacağını sorduğunda da “Yaşayabilir ama, kendi kendisini tanımaya kalkmazsa” gibi çok belirsiz bir cevap veriyor.

Narkissos on altı yaşına gelince, hem çocuk hem de genç bir erkek görünümüne sahip oluyor. Kendisine delikanlılar, genç kızlar aşık oluyor. Ancak böylesine yumuşak güzelliğinin arkasında katı gururu ve kibiri nedeniyle, hiç kimse ona yaklaşma cesaretinde bulunamıyor.

Bir gün ormanda avlanırken geveze bir nympha olan Ekho tarafından görülüyor ve nympha Narkissos’a aşık oluyor. Ekho (yankı) o zamanlar sesten ibaret bir nesne değil güzel bir peri kızıdır. Ancak Zeus’un karısı Hera tarafından, bu gevezeliği yüzünden cezaya çarptırılıyor ve ancak konuşulursa cevap verebiliyor, işittiği sözlerin yalnız son kelimelerini tekrar edebiliyor.

Narkissos’a aşık olan Ekho, onu ormanda takip ediyor, takip ettikçe ona daha fazla yaklaşıyor ve içindeki aşk büsbütün alevleniyor. Ancak Hera’nın verdiği cezadan ötürü Narkissos’a bir türlü seslenemiyor.

Narkissos bu takiplerin farkına varıyor ve sesleniyor.

“Orada kim var?”

Ekho’da sadece

“Var”
diyebiliyor.
“Yanıma gelsene”

diyen Narkissos’a

“gelsene”
diye bir cevap geliyor. Narkissos kimsenin gelmediğini görünce

“Buraya yanıma gel, birlikte olalım”

diyor. Ekho,

“olalım”

diye cevap veriyor ve kollarını Narkissos’un boynuna dolamaya çalışıyor. Fakat kaba gururlu ve kibirli Narkissos Ekho’u iterek

“Çek ellerini üzerimden, senin bana sahip olmandansa ölmeyi tercih ederim”
diyor. Reddedilen, küçük düşürülen Ekho, sık ağaçlarla kaplı yerlere kaçıyor, utancını ormanlarda saklanarak gidermeye çalışıyor. Ama aşkı aynı şiddette devam ediyor. Üzüntüsünden uyuyamıyor, yemiyor, içmiyor. Bütün güzelliği, zerafeti uçup gidiyor. İşte ormanlarda saklanan, dağlarda görünmeden dolaşan yalnızca sesi kalan, bizim duyduğumuz Yankı’nın öyküsü bu. Seslendikçe sesimize karşılık veren, hala yaşıyorum diyen Ekho’nun öyküsü.

Narkissos ise Ekho’dan yani aşktan kaçarken çok susamış olduğunun farkına varıyor. Ama aşkı karşılıksız kalanlardan birinin bedduası tutunca Narkissos’un bildiğimiz hazin öyküsü gerçekleşiyor. Narkissos bir pınara geliyor. Susuzluğunu gidermeye çalışırken suda kendi güzelliğini görüyor ve kendi güzelliğinin hayaline kapılıyor. Artık kendi kendinden gözlerini alamıyor. Susuzluğunu giderirken başka bir susuzluğun esiri oluyor. Kendi kendisine duyduğu sevgiyle yanıp tutuşurken, yapabileceği bir şey olmadığını da anlıyor. Kendi kendinden ve kaderinden ayrılamayacağını hissediyor. Dokunamadığı, sevemediği bu güzellik ve aşk karşısında eriyor, ölümün pençesine düşüyor.

“The Disciple” adlı mensur şiirinde Oscar Wilde, Narkissos öldükten sonra pınarın tatlı suyunun tuzlu suya dönüştüğünü söyler. Dağ perileri oread’lar ağlayarak ormanın içerisinden çıkıp pınarın yanıbaşına gelerek ve şarkılar söyleyerek onu avutmaya çalışırlar. Pınarın suyunun tatlı sudan tuzlu suya dönüşmüş olduğunu gördükleri zaman, pınara “Senin Narkissos için bu şekilde ağlamış olduğuna şaşmıyoruz; çünkü o, o kadar güzeldi ki!” derler: çünkü Narkissos, pınarın kıyısına uzanmış, pınarın parıldayan sularına bakmış ve suların aynasına kendi güzelliğini aksettirmiştir. Ne var ki, pınarın cevabı beklenenden farklı olmuştur. Onun cevabı “Narkissos’u sevdim, çünkü, kıyılarıma uzanıp bana baktığı zaman onun gözlerini aynasında ben daima kendi güzelliğimi seyrediyordum”, şeklinde olmuştur. Pınar, kendi güzelliğini bir daha göremeyeceği için ağlamıştır; tatlı suları ise bu yüzden tuzlu suya dönüşmüştür.

Ekho ve Narkissos veya sadece Narkissos öyküsünde anlatılmak istenen şey veya şeyler nelerdir? Bu öykü, bir kızın bir erkeğe karşı duyduğu karşılıksız aşkın veya bir erkeğin başka bir erkeğe duyduğu sapık aşkın öyküsü müdür? Bu öykü, bir karasevda, bir melankolia olayının sembolik bir ifadesi midir? Yoksa, derinlik ve kişilik psikolojisinin üzerinde durduğu dinamik bir oluşumu mu dile getirmek istemektir? Veya sadece yankının ve nergis çiçeğinin oluşması gibi, bazı tabiat olaylarının meydana geliş öyküsünü mü anlatmaya çalışmaktadır? Olaya biraz daha yakından bakacak olursak, anlatılmak istenilen şeyin sadece bu iki tabiat olayını izah etmekten ibaret olmadığı görülecektir.

Narkissos, yalnız bir çiçeğe adını vermekle kalmamıştır. Bugün psikolojide, psikanalizde ve psikiatride bir psikoseksüel gelişme safhasına ve bir cinsel davranış şekline de adını vermek suretiyle ilim dünyasında önemli bir yere sahip olmuştur. Narkissos mitosu, sanki inceden inceye yapılmış psikolojik bir gözlemin fantastik bir tasviri gibidir. İlk defa P. Nacke tarafından önerilmiş olan “narkissizm” terimi, daha sonra Havelock Ellis tarafından, cinsel aşk objesi olarak kendisini sevmiş kimseleri tanımlamak üzere kullanılmaya başlanmış; terim, Freud ve psikanalizin de benimsemesiyle, gerek alan, gerekse kullanım biçimi bakımından iyice yaygınlaştırılmıştır. Freud’a göre narkissizm çocuklukta atlatılması gereken üç psikoseksüel gelişme safhasından birinciyi oluşturmaktadır. Bu safha, çocuğun dış dünyayı kendisinden açık ve seçik bir şekilde ayırd edemediği bir safhadır. Bu safha, cinsel enerji olarak insanın kendi kendisine yöneldiği, kendi kendisinde tatmin bulmaya çalıştığı bir safhadır. Bu safhayı normal bir şekilde atlatamamış olan kimseler, genç ve yetişkin bir yaşa eriştikleri zaman da bu davranışlarını sürdürürler; kendilerini seyretmekten, bedenlerine, kendilerine aşırı derecede ilgi göstermekten, kendi kendilerine tatmin olmaktan, hatta kendilerine benzeyen aynı cinsten aşk objeleriyle ilişki kurmaktan haz duyarlar. Böyle bir aşk objesinde, kendi ilk gençlik ve güzelliklerinin temsil edilmekte olduğunu düşünürler, homoseksüel bir davranışa yönelerek kendilerini bu yolla tatmin etmeye çalışırlar. Böyle bir durumda aşk, kendine yönelmiş olur; bu yüzden de üretici olmak özelliğini kaybeder.

Bu mitos’un doğuşuna vesile olabilecek diğer bir kaynak da inanç sistemleridir. Nitekim, James George Frazer, çeşitli ülkelerin inanç sistemlerini karşılaştırmalı bir şekilde ele aldığı “The Golden Bough) adlı eserinde Hindistan’da ve Yunanistan’da sudaki ruhların insanın sudaki aksini, başka bir deyişle ruhunu suyun altına çekebileceğine ve insanın ruhsuz kalıp ölebileceğine inanıldığını söylemektedir. Narkissos öyküsünün bu cins inançlardan kaynaklanabileceğini, İngiltere’de su perisi gören birisinin zayıflayarak ölebileceğine halen inanılmakta olduğunu bildirmektedir. Türkiye’de de birçok yerde gece perdesiz pencerelerde hayaletler görülebileceğinden korkulur. Gece aynaya bakmanın uğursuz görüldüğü yerler hala vardır. Bu yüzden özellikle genç kızların gece aynaya bakmaları engellenir. Bu gibi kimselerin delirebileceğinden korkulur.

Mitos’un Ekho yönüne bir daha bakalım. Ekho’nun öyküsü, yalnız başına neyi anlatmaktadır?

Ekho, bazı dağlık yerlerde karşılaştığımız fizik bir olayın sembolik bir açıklaması mıdır? Karşılıksız bir aşk ateşinin insanı nasıl verem edip bitirebileceğini mi anlatmak istemektedir?

Yoksa, cömertçe verip de nankörlükle karşılaşan bir insanın duyduğu acının bir ifadesi, bir hayal kırıklığının, bir ses kırılması haline dönüşmesi olayı mıdır? Neşeli, konuşkan, hayattan zevk almasını bilen bir insanın kırılarak dünyaya küsmesi veya inzivaya çekilip yalnız yaşar bir hale gelmesi midir?

Ekho, acaba iyi söze iyilikle, kötü söze kötü sözle cevap veren; ne ekersen onu biçersin dediğimiz türden bir ahlaki davranışın simgesel bir ifadesi midir? Yoksa, insanın kendi yalnızlığı içerisinde kendi iç hesaplaşmasını mı dile getirmeye çalışmaktadır?

Kaynak: (Dr.Turhan Yörükan-Yunan Mitolojisinde Aşk-s.259-262, İş Bankası Kültür Yayınları )

Alıntı:www.felsefeekibi.com/dergi1/s1_y9.html




-I-


her gün bir şiir dedim sana
fakat her saniye
bir destan yazarım bakışlarına...


yüzünü gördüm göreli
bilemem bu kaçıncı hüsran;
kendimi gül bahçelerinde sandım
kulak ver yalvarışıma
ürkektir ellerim,
herkes uzansa gül dalına
sen tutmadan elimi
giremem gönül bağlarına...


duy sesimi ne olursun
haydi tut ellerimden
avuçlarında sımsıcak dursun!



-II-


benim için, ateşinle can
suyunla kan
bedeninle canansın
gidersen
yüreğim nasıl dayansın;
nergis gülüşünle
biraz daha kal
geceler kokuna boyansın...


saçından tel alıp gece
saçlarına örsün herkes,
yüzüne bakıp
elini yüzüne sürsün herkes...


kainat seninle uyusun
benimle uyansın,
sen ki sevdasın
ab-ı hayat, güzelliğin suyu
nergislere aynasın...



-III-



var mısın yok musun
ciğerimde ok musun
yokluğunda gece
zindanda pranga mahkûmu
yasa boğarsın tanyerini
yükseldikçe güneş
bir mahkûm idam edilir sessizce...


ne sevgin biter ne dertler
ufukta umacılar
günü güne ekler
akıp giden zamanı
tesbihleyip çekerim...


yoğunlaştı acılar
göbeğinde güneşin
dönüyorsun ka/inatla
beynimde büyüle büyüle
büyülendim;
büyüyeceğini böyle
hiç düşünmemiştim,
ne yapacağım şimdi söyle?!



Şaban AKTAŞ
26.08.1997- KAPADOKYA




Foto:www.google.com/search?client=ubuntu&channel=fs&q=narkissos&ie=utf-8&oe=utf-8



Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Güneşin idamı Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Güneşin idamı şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÜNEŞİN İDAMI şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Mütekaid
Mütekaid, @mutekaid
14.5.2012 00:03:05
anlam derinligi olan güzel bir şiir okudum usta şairi kutlarım saygılar
Işık  Mehmetali
Işık Mehmetali, @isikmehmetali
13.5.2012 16:49:57



Duygu yoğunluğu olan enfes bir şiir okudum üatadım...
Kutlarım yüreği ve kalemi
Saygılar selamlar
Bandırmalı
Bandırmalı, @bandirmali
13.5.2012 15:11:31
Duygu yoğunluğunda akıcı ustaca yazılmış harika bir eser
okuttunuz.Her dem güzelliklerin aksettiği güzel şiirinizi
canı gönülden kutluyor saygılar sunuyorum...
_ZERRE_
_ZERRE_, @-zerre-
13.5.2012 14:01:37
cok ama cok begendim bu siirini, siirin hikayesi icin ayrica tesekkürler sevgili Saban dost. ve bir kere daha mitoloji deyince bu sitede bir tane oldugunu ispatladin . her zaman bilgine hayranlik duymusumdur . bir kez daha hayran kaldim .

Yanki;

"ben daga bagirdim, dag bana .
sorduk birbirimize orda insan var mi "



bir zaman bana bunlari yazdirmisti .


bizim Uludag'da "donbay cukuru" diye bir bölge vardir . en güzel yanki orada olur . Kesisin evinin hemen altinda tepeden haykirmak büyük zevktir . animsattin biliyor musun . ki Kackarlar'da da zirveden öyle haykirinca daglarda yankilanir sesi insanin . ahhh az mi bagirdim oralarda .. :-)))


sevgimle.


Etkili Yorum
fatul
fatul, @fatul
13.5.2012 10:58:52
yükseldikçe güneş
bir mahkûm idam edilir sessizce...

her gün ölen umuttur aslında
idam edilen mahkumun yerine
ne umut ölmekten bıkar, ne alık darağacına gitmekten

aslında neyin peşinde olduğunu bir Tanrı biliyor galiba aşkın
aşık olan ise son kontörü ile otobüse binen yolcu kadar tedirgin
ya yarı yolda varmadan kendine bozulursa otobüs
sen sen ol şöföre güvenme


yüreğinize sağlık
hülvani
hülvani, @hulvani
13.5.2012 10:31:11


ne sevgin biter ne dertler
ufukta umacılar
günü güne ekler
akıp giden zamanı
tesbihleyip çekerim...


yoğunlaştı acılar
göbeğinde güneşin
dönüyorsun ka/inatla
beynimde büyüle büyüle
büyülendim;
büyüyeceğini böyle
hiç düşünmemiştim,
ne yapacağım şimdi söyle?!

Üstadım anlam derinliği olan edip kalemini eserini kutladım selam ve dua ile.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL