28
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1342
Okunma

Yaptığım şehir içi gözlemlerimde. Halkımızda yaşam sevincine dair değerlerin her gün biraz daha yok olduğunu gözlemliyorum. İçinde bulunduğumuz mevcut kültürel
yapıyı irdelemiye çalıştım.
Kalmadı ne bir şevk,
Ne de bir sevi.
İnsanlar dargın.
Beton binalar
Birer cenaze evi…
Sıkıntı, kasvet, belirsizlik
Kol geziyor şehirde.
Sokaklar ıssız ve bomboş
Bu kalabalık nüfus nerede?
Ne bir eğlence!
Ne de güzel bir sohbet!
Sabret oğlum sık dişini!
Bu kültür cehenneminde.
Parkaları sökülmüş yollar.
Çamurlu kaldırımlarında,
Siyah çarşaflı,
Peçeli kadınlar..
Çöpçüler her yerde.
Kenti süpürmekte.
Köpekler baygın, cansız
Ve bitkin.
Havlamıyor.
Simitçiler birkaç kuruşun,
Hovardalar ise,
Bir yosmayı kesiyor uzaktan,
Çalım peşinde.
Çığırtkan valizi elinde
Bir yolcuyu çekeliyor.
Yine bir ölümcül şarkı minibüste.
“Ölürsem Kabrime Gelme, Gelme İstemem” (1)
Garsonun elime çay diye tutuşturduğu,
O garip karışımı yudumluyorum sahilde.
Ne gam ne de keder var şu dans eden martıların,
Benekli ve siyah gözlerinde.
İhtiyar balıkçı bugün şen-şakrak.
Gülüyor, güldürüyor.
Anlam kazanıyor hayat,
Onun paslı ve birazı yitik
Sempatik dişinde.
Ve o canımın içi güneş bütün sevecenliğiyle
Bir kez daha gülümsüyor.
Celal Çalık (26 Ekim Tekirdağ)
Not: (1) Bestekâr Abdullah Yüce’nin aynı adlı eserinden alıntı yapılmıştır