16
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
3832
Okunma

Bu şiiri yazdığım fakat annem tarafından 12 Eylül korkusu nedeniyle yakılan bir romanım için yazmıştım.
Romanımı yaktığı için anneme senin yaptığın bu darbeyi bana cunta rejimi vurmadı diyerek sitem etmiştim.
şiirim biraz uzun ama sanırım okumanıza değecektir.
“Kimi görmek istiyorsan rüyanda Hep onu düşün görürsün diyordun Leyla”...
Oysa ben her an seni düşünüyorum
Neden gelmiyorsun rüyalarıma
Yalnızım, sensizliği giydim üzerime üşüyorum
Gel ısıt beni, gir artık rüyalarıma Leyla...
Bugün senin doğum günün,
Bir pasta aldım 48 mum diktim üzerine
Sen yoksun ya gülüm
Ben üfürdüm senin yerine,
sonra bir kırmızı şarap açıp
fondipledim gülüm şerefine...
Neden yoksun ki sanki,
Neden yoksun sen Leyla...
Bir şarkıcı tuttum,
Hani seninle Tuzluçayır’da buluştuğumuz ıhlamur ağacı vardı ya
O ağacın altında
Sevdiğin / sevdiğimiz şarkıları söylettim...
Şarkıcı söyledi ben eşlik ettim şarkılara,
Sarıldım ismimizin baş harflerini kalp içine kazıdığımız ağaca sen diye
Çöktüm kaldım hıçkırıklarla Leyla
Sen nerdesin...
Sensiz fasıllar bitti,
Düştüm seninle gezdiğimiz yollara
Köpek havladı bir evin bahçesinden
Hani sen çok korkardın ya köpeklerden
Hep arkama saklanırdın ya,
sıkıca sarılırdın ya bana...
Elimi attım arkaya korkma diyerek
Baktım ellerim seni tutuyor,
Gelmiştin Leyla evet gelmiştin
Döndüm sarılmak için sana
Ama yoktun ...
Yine bir melek gibi uçup gitmiştin
Avuçlarımın içinden...
Ama rüyama girmiştin Leyla
Yıllar sonrada olsa.
Yok olmuyor gülüm
Sensiz
Ne ekmeğin tadı var,
Ne soluduğum havanın
Sensiz bir şeyleri eksik dünyanın...
Özlüyorum seni çok özlüyorum
Çağırsan sanırım gelirim...
Şimdi müsaadenle canım
Sana kapattım gözlerimi
Bekletme gel ne olur
Seni bekliyor rüyalarım...
Seninle ilk tanışmamızı hatırladım gülüm...
Aynı okulun , aynı katında,
Farklı sınıflarda okuyorduk
Teneffüs zili çalmıştı,
Sen sınıfından bir sinirle çıkmış
Ben de sınıfımdan tam çıkarken arkanı dönmüş
Birilerine sayıştırıyordun
Birden döndüğünde çarpışmıştık göğüs göğüse...
Sen bana önüne baksana kör müsün demiş,
Ben de hadi ben körüm ya sen benden de körmüşsün bayan
Hem çarpıyorsun , hem de üste çıkıyorsun demiştim...
O anda gözlerimiz gözlerimize kilitlenmiş ,
Esmer tenin ve siyah saçlarının telleri arasında kaybolmuştum bir an
İlişkim kesilmişti dünyayla...
Sonra uzun süre bakışarak ayrılmıştık oradan ...
Ondan sonra zaten her şey kendiliğinden gelişmişti ...
Ben arada bir kör numarası yaparak sınıfına giriyor,
Sen kahkahalar atıyordun ve ben o anda
Sınıfının kapısının arkasına saklanıyor,
Sen fırlayıp arkamdan yana döne beni arıyordun...
Diyorum ya gülüm hep iyi anlarımızı düşünerek,
Teselli ediyorum kendimi,
Ve hep o anılarla yaşıyorum..
Utanırdım kızlara arkadaşlık teklifinde bulunmaya
O yüzden kimseye açılamaz ve hep yalnız kalırdım...
Ta ki sen
Eee ne olacak halimiz diyene kadar ...
Sonrası malum gülüm, el ele kimse görmesin diye
uzak mahallelerde buluşup gezmeler
Göz göze bakışmalar
ve hep mutlulukla andığım
o güzel anlarımız kazılı kaldı yüreğimde...
Şimdi sensiz uzun yıllar geçti Leyla...
Sensizliği solumak,
Ciğerlerime batan birer baldıran çiçeği sanki...
Yorgun yüreğimle çıktığımda sokaklara
Senin izlerini görmek beni hem mutlu ediyor
Hem de yokluğuna kahrediyorum gülüm...
Sen de severdin ya yağmuru
Geçen gökten boşalırcasına yağıyorken ,
Kendimi attım sokaklara
Seninle gezdim/ sensiz...
Attım kafamdan her şeyi
Senli düşüncelere kapak attım.
Hep iyi anlarımızı düşündüm
Ve güldüm...
Zaten seninle her anımız güzeldi...
Ne sen beni üzmüştün
Ne de ben seni ...
Tartışmalarımız bile birbirimizi incitmemek üzerineydi gülüm...
Hep eleştiri, öz eleştiri mekanizması çalışırdı konuşmalarımızda...
Yaşımız gençti ama olgunlaşmıştık ikimizde hayatta...
Ve her pişen ve olgunlaşan hayatın sonunda
Bazı sonlarda kaçınılmaz oluyordu,
Yitip gidiyordu yaşamlar hayatlarımızın baharlarında,
Kahpe pusularda
Hain bir silahın namlusunda...
"Gün doğdu hep uyandık,
Siperlere dayandık,
Bağımsızlık uğruna
Al kanlara boyandık...
Yolumuz Devrim yolu
Gelin gardaşlar gelin
Yurduma emperyalist dolmuş
Kovun gardaşlar kovun...”
Bu marşı hatırladım birden gülüm...
Sen ve arkadaşlarımızla kayalıklarda bir ateş yakıp
Etrafında türküler söylediğimiz
Ve Türkiye devrimcilerinin simgesi
Gün doğdu marşını söylediğimiz anları...
Ben hiç unutmadım gülüm , hiç unutmadım
Nereden bilirdim bir gün
Bu marşı seni toprağa verirken
Arkadaşlarım ile söyleyeceğimi...
Seni kancık bir pusuda ,
Sırf bir devrimcinin
yani benim arkadaşım olduğun için
O ben dolu yüreğinden kahpece vurdular...
Haber aldığımda hemen koştum başındaki kalabalığı yara yara
vurulduğun yere.
Gazete örtmüşlerdi üzerine,
Kaldırdım yüzündeki gazeteyi
Sim siyah gece rengi gözlerin açıktı
Ve sanki beni görüyor ve bana bir şeyler söylüyordun...
Üzerine kapanıp kahrolası faşistler
Ne istediniz masum bir kızdan,
Beni neden vurmadınız
Diyerek hıçkırıklara boğulmuştum...
Sonra seni kucaklayıp,
Taksiyle İsmimizin kazılı olduğu
Ihlamur ağacının altına götürmüştüm gülüm...
Annen , kardeşlerin ağıtlar yaktılar baş ucunda
Bense yıkılmış ve bayılmış
Hastanede açmıştım gözlerimi...
Bir gün;
Senin katilin olduğu iddia edilen
O faşistle karşılaştım bir sokakta...
Belimde seninle meyve soyarken kullandığım o tırtıklı bıçak vardı...
Kararlıydım,
Senin yüreğine nişan alıp vuran o şerefsize
Oracıkta saplayacak
Kanını yerde koymayacaktım...
Beni tanımıştı
Üzerine yürüdüm ,
Anladı başına gelecekleri ,
Döndü hızlı adımlarla bir apartmana girdi
Ben de arkasından...
Kapısının ziline bastı,
Kapı açıldı iki kız çocuğu karşıladı
Babacığım diyerek boynuna atladılar
Öyle bir sarıldılar ki katil babalarına
O adama değil de
Çocuklarına acıdım ve bıraktım peşini...
Bilmiyorum gülüm beni görebiliyor musun
Arada bir uğruyorum mezarına
Sevdiğin en güzel çiçekleri dikiyorum toprağına
Suluyorum onları dinmeyen göz yaşlarımla...
Suluyorum içimde bıraktığın fidanları
Soldurmuyorum
Bu can bende oldukça da soldurmayacağım Leyla...
Hiç soldurmayacağım...
Ve ben hep Mecnunun kalacağım...
Kazım DOĞAN
5.0
100% (14)