3
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1304
Okunma
yeni yeni anlamaya başlamıştım yokluğunu
ya sekiz ya dokuz yaşındaydım
anan iki kocalı dediklerinde mahallenin zibidileri
zaten nerden bilecektim ki
kimse demedi senin baban öldü diye
babam vardı ya benim
arada bir yetimim diye severdi nenem
ne demekse yetimim
arada birde garip diye seslenirdi şeker veren amcalar...
ilk annem yazdırdı beni okula
tüm veli toplantılarıma annem katıldı
öğretmenim tuhaf tuhaf bakardı bazen
tuhaf tuhaf bakardı arkadaşlarımın babaları
soyadı bir garipti annemin
benim soyadım bir garip
soramadım o vakitler korktum
anne neden
babam sen ablam sen
kardeşlerim dahi sen
anne neden ben...
üvey baba dediler sonra
ne vakittir bilmem
onu bunu mu olurmuş babanın
baba işte
kocaman bir çınar
meğer dalların budanmış babam...
arife günlerinde öğrendim
mezar ziyaretlerini büyüklerimden
şeker bırakıyorlardı toprağa
çiçek koyuyorlardı
su döküyorlardı bol bol
çok şekerim vardı benim
çeşmede yakındı
yakındı yakındı olmasına ama
mezarın nerdeydi babam...
iki ağaç arasını gösterdi dayım
pirket koymuşlar sözde baş ucuna
aha yavri babanın mezarı
yavri diye severmissin ya sen beni
akşam ne yedi bilmez ki dayım
mezarını nerden bilsin babam
amcamı hiç sorma
yerin dibine batsın adı
hadi ben küçüktüm aklım ermedi
oda mı küçüktü babam
oda mı yetimdi
bir taş dahi dikemedi...
her gördüğüm mezara
üçe bir okurdum titreyen sesimle
ne çok mezar gördüm babam
ne çok topraktan adamlar
kayıp mezar iyidir derdi hep nenem
yoksa yoksa sende mi kayboldun babam...
5.0
100% (1)