1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1191
Okunma

Çaycı, getir ince belli bardakta pür melâli,
Titrek, çatlak dudağımın henüz varken mecâli,
Bir dudak payı aralığı bırak dertlerime,
Yüküm ağırdır kaldıramam ateşten vebâli.
Dayanmaz poyrazı çok kalbimin naif direği,
Böyle mi düşünüldü akıbetimin gereği,
Susların en kesifiyle oturdum sandalyeye,
Sanki gölgeme bıçak dayamış zaman süreği.
Çaycı, gel otur yanıma anlatayım derdimi,
Bu zorlu vay! nasıl yıkmış esrarıyla bendimi,
Bırak gel kaynasın taşmaz ocaktaki çaydanlık,
Yokların kalabalığından çekmişken kendimi.
Parmaklarım bardağın donuk yüzeyinde titrek,
Ayaklarım çapraz kurulu düşlerim ki seyrek,
Kurtulmak için bu hal i ruhiyeden sessizce,
Bana karanlıklar girdabında bir ziya gerek.
Çaycı, getir yenisini bitmeden efkârım,
Zararlar benim olsun sende kalsın tüm kârım,
Bilsem ki koyacaksın önüme türlü seçenek,
İşte onlar arasında derttir benim hünkârım.
Bakma gözümden akana o benim cerahatim,
Belirgin kemiğimden muzdariptir ölgün tenim,
Ne gelir elden düşmüşüm çaresiz bir tanıya,
Kazmışlar kara toprağı hazırdır mezar yerim,
Bu gencecik vücudum nasıl düşecek toprağa,
Bak kaderimde yazıyor gideceğim ırağa,
Aç radyoyu çalsın hüzzamın ağlatan sedası,
Söyle orada beni bindirirler mi burağa.
5.0
100% (1)