ANKARAÖnce Mersin’in toprağı öptü yüzümü Tam on sekizinde Nasırlı ellerimle Düştüm Ankara’nın yollarına Ne taşını gördüm Ne de toprağında yürüdüm Bir isini soludum ciğerlerime Bir de ismini kazıdım kalbime Ankara’nın Hani geldiğimde ısınamadığım Ama ayrılırken ağladığım şehir. Bir yüreğim kaldı orada Bir de yaşayamadığım aşklar Bir Dil-Tarih Coğrafya Bir Balgat Sonra da Koç Yurdu tanırdı beni Sakarya’daki çay ocağı iyi tanırdı Kızılay’daki meyhaneler hiç bilmezlerdi beni Yoksulluktan alamadığım kitapları Önce seyrederdim Sonra da okurdum oralarda Bir kızı takıp da koluma Parasızlıktan Tunalı Hilmi’de Ne gezebildim Ne bir pastanede oturabildim Ne de bir diskotekte dans edebildim Artakalan harçlığımla Arada bir sinemaya Bir de tiyatroya giderdim Gezemediğim Tunalı Hilmi’de Mafyaya inat Polise inat Zabıtaya inat Kaçak sigara sattım İndiğinde sırtıma zabıtanın demir çubuğu Yediğimde yumruğu polisten Ya da boğuşurken mafyayla Hani, ben de delikanlıymışım Benim de yüreğim varmış Anladım ki benim de gözüm karaymış Bir ağlamayı Bir de acıyı unuttum bu şehirde. Arada bir annemin ayrılırken Bana sıkıca sarıldığı Yağmur misali boşanan gözyaşları gelse de aklıma İnan ki ben ağlamazdım Sevdaları da yalandı bu şehrin Portakal çiçeği Gök mavisi Muz kokulu Akdeniz kadar sıcak Toroslar kadar asil Aşklar yaşamazdı bu şehirde Sahteden aydınlansa da geceleri Ciğerime dolsa da isleri Yine de severdim Ben bu şehri 07.03.1992 Muhammet ARDIÇ |