0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1637
Okunma

soğuk sonbahar günlerinde
sobamızda ıssızlık tüter
yüreğinin ateşi
ısıtırdı ellerimizi
gece dolardı
iki gözlü yalnızlığımıza
gün sonumuzu alırdın
içimizde
ne varsa alırdın
kuru ekmek gibi
küllenmiş hüznümüzü
tütsülü bir beze sarar
zamanın yükünü alırdın
gül yağdırırdın günlerimize
bilmezdik
çam kokulu duvarlara
gözyaşlarını
göynümüş yüreğine
acılarını sığdırdığını
ah! bilemezdik…
bulut çiçeklerinin
gözyaşı olup
fırtınaya döndüğü bir sabah
erik ağacımızın dalında asılı
sararmış yalnızlıklar içinden
mavi tüylü bir kuş düştü
gazellerin içine
boşlukta bırakarak
gölgesini
yirmi yıldır gölgen durur
ellerinin değdiği
küf kokulu odalarında
bir yanı yıkılmış evimizin
yıldızlardan bana baktığın
erik ağacının dallarına
kuşlar konar göçer
yıllar gelir geçer
ben bir çıkmazda
telaşsız kaplumbağa
yolculuğu günlerim
günlerim
ah! sensizliğimizin günleri
5.0
100% (2)